Dün İngiltere’nin saygın gazetesi The Times’de önemli bir haber vardı.
Haber Türkiye’nin dost ve müttefiği Katar ve onu yöneten aile ile ilgiliydi. Habere göre Londra Yüksek Mahkemesi Katar’ı para aklama ve yüzlerce milyon doları Nusra’ya göndermekle suçluyor. Haberin detayında “bu paralar Katar Emiri’ne bağlı özel bir ofis, Doha Bank ve Katar Ulusal Bankası (QNB), İnsani Yardım Kuruluşları, bazı zenginler ve siyasiler tarafından bazen elden bazen de Müslüman Kardeşler örgütüyle işbirliği yaparak Türkiye’deki bankalar üzerinden Nusra’ya gönderiliyordu”.
Daha önceleri de Daily Mail, The Guardian ve benzeri önemli gazetelerde de dokuz Suriyeli vatandaşın açtığı bu dava ile ilgili önemli detaylar verilmişti.
Elbette Katar bu suçlamaları kabul etmiyor.
Katar ve Türkiye “Arap Baharı” ve özellikle Suriye olayında başından beri birlikte hareket eden iki önemli ülke ve halen de öyle.
Buyurun itiraflara.
Haziran 2017’de Suudi Arabistan, BAE ve Mısır, Katar’la ilişkilerini kesince Cumhurbaşkanı Erdoğan dostu Temim’i korumak için Türk Ordusu’nu Katar’a yollamıştı.
Bu olaylardan kısa bir süre sonra 27 Ekim 2017’de kendi ülkesinin televizyonuna konuşan eski Başbakanı Hamed Bin Casim Suudi’lere kızgınlığını anlattıktan sonra “Biz her şeyi Suudi Arabistan, ABD ve Türkiye ile birlikte yapıyorduk. IŞİD değil ama Nusra dahil tüm muhalif gruplara giden milyarlarca doları ve her şeyi Türkiye üzerinden Suriye’ye gönderiyorduk” demiş ve bu konularla ilgili çok detay vermişti.
Katar Emiri Temim ve ailesinin Erdoğan ve Türkiye ile ilişkileri hakkında Türk, Arap ve dünya medyasında çok şey yazıldı ve yazılıyor.
En ilginç olanı kuşkusuz muhalefetin bir zamanlar üzerinde çok durduğu şimdi ise unuttuğu Tank Palet Fabrikası.
Oysa Katar dosyası yalnızca Türkiye’de değil her yerde hiçbir zaman kapanmayacak kadar kabarık. Çünkü Kanlı Arap Baharı sonrasında bu coğrafyada ortaya çıkan İslamcı tüm silahlı ya da silahsız örgütlerin arkasında kesin Katar parası vardı.
Bunu da zaten Hamed Bin Casim itiraf ediyor.
Belki de bu nedenle Katar Maliye Bakanı Ali İmadi 6 Mayıs’ta “yolsuzluk’ suçlamasıyla aniden içeri atıldı ve büyük olasılıkla adı bir daha hiçbir yerde duyulmayacaktır.
Arap medyasına göre Katar Ulusal Bankası (QNB), Katar Havayolları ve Katar Varlık Fonu Yönetim Kurulları Başkanı olan İmadi, Emir Hazretlerinin özellikle İslamcılarla olan parasal tüm işlerini yönetiyordu.
Yani Emir Hazretleri’nin “kara kutusu” yani “sırdaşıydı”.
İşte bu nedenle Sedat Peker’in Türkiye’den Nusra’ya gönderilen silahlarla ilgili anlattıkları zamanlaması bakımından çok önemli.
Daha neler söyler bilinmez ama Peker BAE ile işbirliği içindeyse Katar’ı da sıkıştıracak konulara girebilir.
Katar demek Türkiye demek ve BAE her ikisine düşman.
Bu sepetin içinde çok kirli çamaşır vardır.
Tonlarca kimyasal kullanılsa bile hiçbir kuru temizleme makinası bu çamaşırları temizleyemez.
Bir zamanlar Suudi Arabistan da Kaide, Taliban ve dünyanın her tarafında İslamcı tüm örgüt, parti, cemaat, okul, dernek, cami ve benzeri oluşumlara yüz milyarlarca dolar vermişti.
BAE yardımı ve CIA ve Pakistan’ın lojistik desteğiyle.
Ankara ve Washington Suudi Veliaht Muhammed Bin Selman’ın dosyasını kapattı gibi ama birileri Katar ve dolaysıyla Türkiye dosyasını karıştırmaya niyetli görünüyor.
Belki de Sedat Peker’in yaptığı gibi herkes Biden-Erdoğan buluşmasının sonuçlarını bekliyordur.
Umarım ben yanılırım ama şamata sanki yeni başlıyor.
YORUMLAR