Ege’den Akdeniz’e...
Karadeniz’den Marmara’ya kadar...
Çıkın sokağa.
inanılmaz bir inşaat patlaması var.
Ama öyle imarlı şantiyelerden ya da TOKİ’den söz etmiyorum.
Kaçak inşaatlar...
Tuğla, briket, çimento ve oldu bitti...
Kuşadası, Bodrum. Marmaris, Gökova, Hisarönü, Fethiye...
Önüne gelen vurmuş kazmayı. Kimisi ağaç kesiyor. Kimisi beton döküyor...
Altyapı sıfır. Kanalizasyon yok. Yarın sel basarsa ne olacak, belli değil.
Oysa bir imar planı çıkartılsa herkes nereye ne yapacağını bilecek...
Antalya’dan İskenderun’a...
İstanbul çevresi... Boğaz...
Peki niye bu hummalı çalışma...
Çünkü yaygın laf şu:
“Seçim öncesi af çıkacak. Öyle olmazsa illa ki seçim sonrası af çıkar...”
İşte bu dedikodu üzerine “gözü dönmüş rantiyeci”ler resmen milletin malını işgal ediyorlar.
Gözü dönmüş rantiye diyorum çünkü:
Evleri yapanlar oturmak için değil.
Adam “Şimdi yaparım. Af çıkar parayı vururum” noktasında. Sonra kiralayacak. Otel yapacak. Pansiyon olacak.
Belediyeler bu kaçak inşaatları görüyor.
Pekiiiii...
- Kaçak inşaat suç mu?
- Evet suç.
- Adam milletin malına konuyor mu?
- Konuyor...
- Adam milletin malı üzerinden parayı vuruyor mu?
- Evet vuruyor...
Her seçim öncesi aynı vurgun.
İÇİŞLERİ BAKANI SOYLU’YA ÇAĞRI
Peki o zaman devlet buna nasıl izin veriyor?
İşte buradan İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’ya çağrıda bulunuyorum:
“Sayın Bakan’ım, dağlarda terörist bırakmadınız. En son açıklama, 120 terörist kalmış. Helal olsun. 40 yıldır milletin başına bela olan bu ihaneti önlediniz. Uyuşturucuyla mücadele yine öyle. Bir de şu imar vurguncusu rantiyecileri engeller misiniz lütfen...”
Belediyelere gelince.
Kimisi mühürlüyor. Ama adam mühürü kırıp devam ediyorlar.
Elinde yaptırım imkânı yok. Ya da kullanmıyor.
Ve en önemlisi:
“Bölgenin imar planı yok. Olmadığı için orman kanunu geçerli oluyor.”
Çevre Bakanlığı elinden geleni yapıyor...
İllerin çevre müdürlükleri neredeyse göğüs göğüse mücadele ediyor...
Valilikler ellerinden geleni yapıyor...
Ama çare yok...
Bazı il müdürleriyle konuşuyorum. Ortak söz şu:
“Biz gerekeni yapıyoruz. Mühürleniyor. Ama Bölge İdare Mahkemeleri durduruyor...”
BEKİR BOZDAĞ’A ÇAĞRI
İl müdürlerinden gelen bu cevapları inceledim.
Gerçekten de...
Çevre müdürlükleri mahkemelere müracaat ediyor.
“Bu yapı kaçaktır” diye belgeler sunuluyor.
Ama kaçak inşaatı yapan rantiyeci, bölge idare mahkemesine gidiyor ve bir yolunu bulup yıkım kararını durduruyor...
Adı da şu:
“Yürütmeyi durdurma...”
Sayın hâkim bey, aldığınız “yürütme kararı” var ya...
Aslında rantiyecinin milletin malını “yürütmesine” yardımcı oluyor.
Hepsi bu...
O yüzden buradan bir de Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’a sesleniyorum:
“Sayın Bozdağ... Şu konuyu bir inceletseniz. Bu sistem daha ne kadar böyle gidecek? Muğla’daki idare mahkemesi hâkimi Bodrum’daki kaçak evin durumunu nasıl görecek? Hangi birisini görecek. Bilirkişi dediğiniz nasıl seçilir? Muğla’daki, İzmir’deki bölge idare mahkemesi hâkimi, hiç görmediği milyon dolarlık kaçak yapılara karar veriyor. Bunun bir çözümü yok mudur?”
MUĞLA ARTIK YETMİYOR
Peki ne yapılmalı?
Gördüğüm kadarıyla Muğla’nın idari yapısı, çevresindeki devasa ilçeleri, turizm merkezlerini taşıyamıyor.
Bodrum’un nüfusu yaz aylarında Muğla’yı katlıyor.
Muğla Belediyesi’nin imkânları ile Türkiye’nin en güzel körfezlerini, turistik ilçelerini planlı bir şekilde geliştirmek mümkün mü?
Muğla’dan hangi yetkiliyle konuşsanız şunu soruyor:
“Biz bu kadar geniş bir kıyı alanına ve Türkiye’nin en büyük turistik ilçelerine nasıl yetişiriz... Hangi personelle yetebiliriz?”
Bodrum’u, Marmaris’i, Fethiye’yi düşünün.
Köyceğiz, Dalyan, Ortaca, Milas...
Devasa nüfuslar ve yatırımlar...
Muğla nasıl yetsin buna?
O zaman Muğla bölgesi için yeni bir idari düzenleme gerekmiyor mu?
Benden sorması...
Fatih Çekirge
hurriyet.com.tr
YORUMLAR