Rockefeller Üniversitesi ile Basel Üniversitesi’nden iki bilim insanı, belli bir yöntemle yaptıkları gen araştırmasından, gezegen çapında bir felaketin ardından, günümüzden 100.000-200.000 yıl önce geride kalan bir çiftin, modern insanın atası olduğu sonucuna vardı.
Ancak bu çıkarım, pek çok itirazla karşılaştı. New York’taki Rockefeller Üniversitesi’nden Mark Stoeckle ile İsviçre’deki Basel Üniversitesi’nden David Thaler’in İnsan Evrimi (Human Evolution) dergisinde yayımlanmış ortak araştırması, modern insanın tek bir çiftten türediği iddiasıyla gündem oldu.
Araştırma, insan ırkını ortadan kaldıran büyük bir felaket yaşanmasının ardından, günümüzden 100.000-200.000 yıl önce geride kalan bir çiftin, modern insanın atası olduğunu iddia ediyor. İddia, 100.000 türden gelen insan dahil 5 milyon hayvanın genetik ‘barkodlarının’ incelenmesiyle varılan sonuca dayandırılıyor.
Ancak araştırma, semavi dinlerin Adem-Havva hikayesini andırması nedeniyle tartışma yaratırken, Stoeckle ile Thaler, genetik veri tabanlarından ‘büyük veriye’ dayanan çıkarımlarda bulunduklarını ve Charles Darwin’inkiler dahil evrim teorisiyle ilgili bütün yazılanları taradıklarını söyledi.
‘HAYVANLARDA DA DURUM AYNI’
Buna göre bugün bildiğimiz tüm hayvan türlerinin yüzde 90’ının atası da tıpkı modern insanların atası gibi 250 bin yıldan daha az bir zaman önce doğum yapmaya başladı. Stoeckle “İnsanların bireysel ve grupsal farklılıklara bu kadar önem verdiği bir dönemde belki de birbirimize ve hayvanlara nasıl ve ne kadar benzediğimize daha çok zaman ayırmalıyız” dedi.
Thaler ise “Çıkan sonuç büyük sürpriz oldu. Ben bu çıkarıma elimden geldiğince direndim” dedi. Araştırmanın baş sorusu şöyle: Görece bu kadar kısa zaman önce insan yaşamının yeniden başlaması ihtiyacı neden doğdu?
Rockefeller Üniversitesi İnsan Çevresi Programı Direktorü Jesse Ausubel, şu değerlendirmeyi yaptı: “Bir Marslı yeryüzüne inip de bir güvercin sürüsü ve bir insan kalabalığıyla karşılaşırsa, mitokondriyal DNA temelinde ikisi arasında bir fark görmez, birini diğerinden daha farklı ya da daha çeşitlilik arz eder bulmaz.” Stoeckle de “Kültür, hayat tecrübesi ve diğer şeyler, insanları çok farklı kılabilir, ama temel biyoloji bakımından biz de kuşlara benziyoruz” dedi.
‘İNSAN BİR İSTİSNA DEĞİL, HAYVANLARIN BENZERİ’
Araştırma ekibinin incelediği mitokondriyal DNA, yani annelerden sonraki kuşaklara geçen DNA, ‘insana özel istisnacılığın’ olmadığını gösterdi. Stoeckle “Herhalde kalabalık nüfus ve geniş çaplı coğrafi dağılım nedeniyle insanların diğer hayvan türlerine nazaran daha fazla genetik çeşitlilik gösterdiği sanılıyordu.
Oysa mitokondriyal DNA açısından insanların genetik çeşitliliği, düşük ile ortalama arasında” diye konuştu. Bu tez ile Adem-Havva hikayesi arasında benzerlik kurulmasına karşı Forbes dergisinde bir uyarı kaleme alan evrim uzmanı, bilim yazarı Michael Marshall, ilkin mayısta yayımlanan ama ısıtılıp yeniden gündeme getirilen araştırmanın, DNA barkodlamasına dayandığını, yani bir organizmanın küçük bir parçasının DNA’sını okuyup hangi türden geldiğini tanımladığını belirtti.
‘ANA GENOM DEĞİL’
Marshall, hayvanı tanımlamak için genelde CO1 genine bakıldığını, ama bunun çekirdekteki ana genom olmayıp mitokondriyada bulunduğunu, dolayısıyla DNA barkodlamasının türleri saptamak için mükemmel yöntem olmadığını, lakin işe yaradığını sıraladı.
Tezin gerisindeki mantığı da şöyle açıkladı: “Bir türe ait hayvanların CO1 genleri, neredeyse özdeş oluyor. Yani bir başka türün hayvanlarından ayırt edilir şekilde farklılık gösteriyor. O türde kaç hayvan olduğundan bağlantısız şekilde, tür içinde CO1 genlerinin bu kadar benzer olması üzerinden Stoeckle ile Thaler diyor ki, onları böyle yapan bir şey olmalı.
Ya evrim her türü kendi versiyonuna sahip olmaya itiyor, ama bu pek ihtimal dahilinde değil, ya da her türün genetik çeşitliliği ortadan kaldırılmış, bu da bir zamanlar nüfuslarının çok küçük olduğuna işaret ediyor.
‘YAKLAŞIK 200 BİN YIL ÖNCE TÜM TÜRLER NÜFUS AZLIĞINDAN MUSTARİPTİ’
Dahası, bu nüfus kıtlıklarının hepsi 100.000-200.000 yıl önce yaşanmış gibi gözüküyor. Bu da küresel bir olay, adı konulmamış bir felaket gerçekleştiğine ve her hayvan türünün nüfusunun büyük oranda ortadan kalktığına işaret ediyor. Ve bu olay her ne idiyse insanları da etkiledi.
İnsan genetik verisi de kurucu bir çifte dayanacak kadar aşırı bir kıtlıkla uyumlu gözüküyor.” Ancak Marshall, “İnsan nüfusunun iki kişiye indirgenmesi ve bunun bir çift haline gelip gezegene yeniden insan nüfusunu yayması fikri, anlaşılabilir şekilde, insanların ilgisini çekiyor.
Gelgelelim bu neredeyse kesinkes yanlış bir fikir ve yanlış olmasının bir dizi nedeni var” diyerek tersi görüşleri sıraladı.
Not: Bu Makalenin İlk Sürümü Aralık 2018 Yılında Yayınlandı.
YORUMLAR