GÜNÜN YAZISI

GÜNÜN YAZISI

[email protected]

NURAY BAŞARAN YAZDI: AZAR AZAR HAZAR'A…

08 Mart 2022 - 08:19

Ukrayna- Rusya arasında devam eden savaş, tarihsel gelişime bakınca, bazı ipuçları hatta tarihsel bağlar nedeniyle , hatta son zamanlarda gelişen uzaysal boyutlar ile karşımıza farklı tablolar çıkarıyor. Hatta bu savaş için, farklı bakış açısı geliştirmeye bizi zorluyor.

Konuyu daha iyi anlayabilmek için Macar tarihçi Arthur Koestler'in, 1976 yılında yayınladığı Türk tarihini de ilgilendiren bir kuramı ve bu kuramı tanıttığı kitap Onüçüncü Kabile'yi de değerlendirmek gerekiyor.

Zira bugün Ukrayna’nın başkenti olan KİEV (Kıyı Şehir) aynı zamanda Hazar İmparatorluğu’nun kurulduğu yer. Yine aynı KİEV, kökenleri Vikinglere dayalı bir topluluğun Slavlaşması ile oluştuğu söylenen Ruslarîn, ilk olarak Kiev’de kurdukları prenslikle/Knezlikle sahneye çıktıkları da unutulmamalı.

Ki daha sonra Moskova knezliği kuruluyor. Ancak, Deşt-i Kıpçak denilen ve Kırım’ı da içine alan bölgede Kıpçakların egemenliği karşısında ciddi bir varlık gösteremeyip 1200’lü yıllarda istilacı Moğollar tarafından Kıpçaklar dağıtılıp, Deşet-i Kıpçak’ta Moğol egemenliği kuruluyor.

Koestler’in yazarlığının son dönemleri sayılabilecek yıllarda yazdığı Onüçüncü Kabile, (Kayıp Kabile) , Kuzey ve Doğu Avrupa Yahudilerinin ya da başka bir deyişle Aşkenazi Yahudilerinin Sami ırkından gelmedikleri, Hazar Türklerinin soyundan oldukları tezine dayanıyor.

Hazarlar 8. yüzyılda Kafkas rejimi esnasında Yahudiliğe geçmiş, daha sonrasında batıya, Doğu Avrupa'ya (Rusya, Macaristan, Ukrayna, Polonya, Beyaz Rusya vb.) göçe zorlanmış bir halk.

Arthur Koestler’ın kitap yazma nedenlerinden birinin Avrupa Yahudi kimliğini tanımlayarak Sami ırkıyla akraba olmadıklarını gözler önüne sermek, bu sayede Yahudi düşmanlığının önünü kesmek olduğu söylense de Arthur Koestler , kendisinin de bir Macar Aşkenazi Yahudi'si olması nedeniyle konuya özel bir ilgi duyuyor.

Ne ilginçtir ki Koestler'in niyetinin aksine, Aşkenazi Yahudilerinin Sami ırkından olmadıkları tezi, çoğu Yahudi karşıtı grup tarafından benimseniyor. Filistinli avukatlar bu düşünceyi sahiplenerek İsrail topraklarının (vaat edilmiş topraklar) Yahudilere ait olduğu savını, çoğu Yahudi'nin Sami ırkından gelmediği iddiasıyla reddediyorlar.

7. ve 11. yüzyıllar arasındaki dönemde tarihi bir güç olan Hazarlar, daha sonra kendilerini iki büyük dünya gücünün arasında, tehlikeli bir durumda buluyorlar: Doğu Roma İmparatorluğu ve Hz. Muhammet'in muzaffer takipçileri.

Hazarlar Koestler'in de işaret ettiği gibi, o günün üçüncü dünyasını teşkil ediyorlar ve hem batıdan gelen Hıristiyan baskıya , hem de doğudan gelen İslamiyet'i kabul etme baskısına şaşırtıcı bir metotla direniyorlar. Her ikisini de reddedip Yahudiliği seçiyorlar.

Zaten bu kitap da , Doğu Avrupa'da güçlü ama hemen hemen unutulmuş bir güç olan, karanlık çağlarda din değiştirip Yahudiliğe geçen eski Hazar İmparatorluğu'nun izini sürüyor.

Yahudi Hazar Kralı Joseph, Endülüslü Hasdai’ye yazdığı mektupta, Hazarlar’ın Yafet’in torunu ve tüm Türkler’in atası kabul edilen Togarma’nın yedinci oğlu Kozar’ın soyundan geldiklerini anlatıyor.

Bazı Yahudi yazarlar, Hazarlar’ın soyunun Şim’on ve Yuda yahut Menaşe ve Efraim kabilelerinden geldiğini iddia ederler.

Yafet’in oğlu Magog’la da bağ kuranlar mevcuttur. Talmud’a göreyse, Magog Ak Hunlar’dır. Beşinci yüzyılda Hun egemenliğinde yaşayan Türki Oghurlar (Ogur, Oğur) Kafkaslar ve Karadeniz’in kuzeyine yerleştiler. 570’lerde bölgede Batı Göktürkler egemenliğinde ilk kez Hazarlar ortaya çıktılar. Hazarlar 630’da bağımsızlığını kazandılar.

Bir Türk kavmi olan Hazarlar’ın kurduğu devlet, 7. ve 10. yüzyıllar arasında hızla büyüyerek Çin’in kuzeyinden Karadeniz’e kadar genişledi. 8. veya 9. yüzyılda Museviliği kabul eden Hazarlar, Rus saldırıları, Tatar-Moğol asimilasyonu ve Hazar Denizi’nin sularının yükselmesiyle tarihten silindi.

Hazar lobisi, Rusya’da var olan devlet düzeninde bir Asya devleti olarak gündeme gelmiş , dünya tarihinin MÖ başlayan ve devam eden 2 bin yıllık tarih sürecinde Türklerin sahneye çıkmasıyla Ruslar da 5. YY ‘da sahneye çıktılar. Kiev şehri aynı zamanda ilk Rus prensliğinin olduğu yer. Ukrayna bölgesinde çıkıyor Ruslar. Daha sonra doğuya doğru genişliyorlar. Daha o dönemde Ukrayna yok. 1. Dünya Savaşından sonra Atlantik güçlerinin geliştirdiği bir model Ukrayna.

Hazar dağılmadan önce Musevi dini Hazar boylarıyla etkin oluyor. Hazarlar geçmişten gelen bilgiye, yetkin ve güçlü bilgiye sahipler. Hazar İmparatorluğu yayılırken bu tecrübe bilgi birikimi ile Rönesansın doğuşunu sağlıyor. Musevilk dönüşümü değişimi getiriyor. 9.yy da -10. yy ‘da Semerkant Buhara’ya gelip Orta Asya’ya, 13. Yy’da Anadolu’da Hacıbektaş, Ahi Evran , Mevlana da bir Rönesans yapılanması. Rus ve Fransız Devrimi, Atatürk Devrimi ile Anadolu’ya yansıyor.

Putin ‘in bugünkü ilerlemesi bu çerçevede 3. Merkezi oluşturma olarak da değerlendirilebilir. Amerika birinci, Çin ikinci, Rusya üçüncü merkez. Yeni durum bir yönüyle 3 Merkezli dünya olarak görülebilir. Rusya’yı iyi izlemek lazım.

Kuzey bölgesinin çok önemli olduğu da çok açık. Buzların erimesi ile birlikte kuzey buz denizindeki adaların madenleri de çok önemli hale gelecek. Bu bile olası 3. Dünya savaşına yetecek neden.

Bugün balkanlardaki yapılanma da bir o kadar önemliyken; artık balkanlara hakim olan gücün dünyanın merkezi sayılan Ortadoğu’yu da yöneteceği aleniyken, Orta Asya da boş bırakılamazdı. Balkanlara Yahudiler yerleşmeye çalışırken; Hazarlar’ın da azar azar varlıklarının başladığı topraklara dönmek istemeleri kaçınılmaz bir durum değil mi sizce?

Nuray Başaran
https://www.ngazete.com/

YORUMLAR

  • 0 Yorum