GÜNÜN YAZISI

GÜNÜN YAZISI

[email protected]

Ortadoğu'da cevabını merak ettiğiniz bütün soruları uzmanından okuyun

11 Ekim 2024 - 11:03

 

Emekli Büyükelçi Ömer Önhon 10Haber yazar ailesine katıldı. İsrail Türkiye’ye saldırır mı? Arap ülkeleri İsrail’in saldırılarından neden memnun? İsrail’in Hizbullah’ı ve İran’ı vurması Türkiye’ye yarar mı? Savaş genişler ve bütün dünyayı etkiler mi?



Ömer Önhon
İsrail ile Türkiye arasındaki ilişkiler yirmi yıldır sorunlu seyrediyor. 

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Başbakan Binyamin Netanyahu, yıllarca çekişip kavga ettikten sonra Eylül 2023’te, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu vesilesiyle bulundukları New York’da görüştüler.

Görüşme kamuoyuna çok olumlu olarak yansıtıldı, iki ülke arasında yeni bir başlangıç şeklinde takdim edildi ve hatta, Netanyahu’nun yakın zamanda Türkiye’yi ziyaret edeceği açıklandı. 

Ancak bu görüşmeden kısa bir süre sonra 7 Ekim saldırısı ve akabinde İsrail’in Gazze’yi işgal etmesinin ardından iki ülke arasındaki ilişkiler bir kez daha ve bu defa daha şiddetli bir krize girdi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan İsrail’i “terörist bir devlet” olarak nitelendirip, Nazilerle kıyaslıyor, İsrail hükümetinin Filistinlilere karşı etnik temizlik ve soykırım uyguladığını vurguluyor.

Geçtiğimiz ay New York’ta yapılan BM Genel Kurulu’nda Erdoğan “Hitler nasıl 70 yıl önce insanlığın ittifakı tarafından durdurulduysa, Netanyahu ve cinayet şebekesi de insanlığın ittifakı tarafından durdurulmalıdır” dedi ve İsrail’e karşı kollektif güç kullanılması çağrısında bulundu. 

Cumhurbaşkanı Erdoğan ayrıca, yaşananları, Birinci Dünya Savaşı sonrasına benzer biçimde, Ortadoğu’yu yeniden şekillendirmeye yönelik sinsi bir plana bağlıyor.

Vaat edilmiş topraklar

Cumhurbaşkanı, 1 Ekim’de TBMM’nin yeni yasama yılı açış konuşmasında İsrail’in Filistin ve Lübnan’dan sonra Vaat Edilmiş Topraklar hezeyanıyla gözünü Türkiye’ye dikeceğini dile getirerek olayı farklı bir noktaya taşıdı. 

Yahudilerin kutsal kitabında, Tanrı’nın “Mısır sınırındaki ırmaktan büyük nehre” kadar olan toprakları İbrahim’e ve onun soyuna verdiği yazılı.

Eski coğrafi isimlerin modern zamandaki yerleri konusunda, dolayısıyla, vaad edilmiş toprakların tam sınırları hakkında farklı görüşler bulunmakla birlikte, bahse konu alanın, Mısır, Lübnan, Suriye, Irak, Suudi Arabistan ve Türkiye dahil bir dizi ülkenin tamamını veya bazı bölümlerini kapsadığı söylenebilir.

Akademisyenler, gazeteciler, politikacılar, emekli askerler ve diplomatlar günlerdir televizyonlarda bu konuyu tartışıyorlar ve yazılar yazıyorlar. 

AKP’liler ve muhafazakar kesimler Türkiye’yi tehdit eden büyük bir plan olduğu ve İsrail’in gözünü Anadolu’ya diktiği görüşüne katılıyor.

Muhalif kesim ise, Erdoğan’ın bu söyleminin, Türkiye’nin güvenliğini işin içine katarak  İsrail karşıtı tutumuna haklı bir zemin oluşturmak ve halkın dikkatini ekonomik sıkıntılardan ve hayat pahalılığından uzaklaştırmak amacına yönelik olduğu görüşünde.

Halk İsrail’e kızgın ama Türkiye’nin krizin parçası olmasını istemiyor

Türk halkı, tüm kesimleriyle, İsrail’in Gazze ve Lübnan’a saldırıları ve yaşanan sivil can kayıpları ve yıkım konusunda, ayrıca, uluslararası toplumun İsrail’in saldırganlığını durduramaması karşısında  tepkili.

Ama halk aynı zamanda, Türkiye’nin krizin bir parçası haline gelmesini istemiyor. AKP’ye oy verenler dahil toplumun büyük kesimi, Arap Baharından sonraki dönemde AKP iktidarının bölgedeki krizlere doğrudan müdahil olmasının Türkiye’ye ağır maliyeti olduğu görüşünde ve aynı hataların tekrarlanmasını istemiyor. 

Cumhurbaşkanı Erdoğan ve üst düzey yetkililerin adeta savaşın tarafıymış, hatta tarafı olmak istermiş izlenimi yaratan söylemleri bu endişeleri körüklüyor.

CHP lideri Özgür Özel’in, Cumhurbaşkanının dile getirdiği iddiaların çok ciddi olduğunu ifadeyle, TBMM’nin toplanması çağrısı, CHP’nin çeşitli konuların Meclis’te görüşülmesine ilişkin benzer önerilerini reddeden AKP ve MHP cephesinde bu kez olumlu karşılık buldu.

Türk ordusunu küçümsememek lazım

8 Ekim’deki özel kapalı oturumda Dışişleri ve Savunma Bakanları, Meclisi bilgilendirdiler. Kapalı oturum kurallarına göre, toplantıda konuşulanlar devlet sırrı muamelesine tabi ve 10 yıl boyunca kamuoyuna açıklanmayacak.

Toplantı sonrası Özgür Özel, Bakanların televizyon programlarında dile getirilen hususların ötesinde hiçbir bilgi vermediklerini,  endişeye mahal bir durum olmadığını, AKP’nin iddialarının, dikkatleri hayat pahalılığı gibi Türk halkının esas sorunu olan meselelerden  uzaklaştırmak olduğunu beyan etti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan ise,  Özel’in bu açıklamalarını esefle karşıladığını söyledi. 

İsrail Türkiye’ye saldırır mı? Türkiye güçlü bir orduya sahip ve bir NATO üyesi. İsrail’in Gazze’de, Lübnan’da yaptığı  gibi Türkiye’ye de saldırması hiç gerçekçi değil. Aksini ileri sürmek, olayı saptırır, ayrıca, Türkiye’nin ve Türk ordusunun gücünü de küçümsemek anlamına gelir.  

İsrail’in düşmanlığının sonuçları olabilir

Öte yandan, Türkiye ile İsrail arasındaki ilişkilerin husumet noktasına getirilmesinin jeo-stratejik ortamda yansımaları olabilecektir. 

Bu çerçevede, önümüzdeki dönemde, İsrail’in PKK terör örgütü ve Suriye’deki uzantısı YPG başta olmak üzere Türkiye karşıtı gruplarla işbirliğini geliştirmesi, Doğu Akdeniz ve Ege’de Yunanistan ve Kıbrıslı Rumlarla ilişkilerini daha da ileri noktalara götürmesi, Türkiye’nin ABD’deki çıkarlarını lobiler aracılığıyla baltalamak için gayret göstermesi beklenebilir. 

İsrail’in İran ve Hizbullah’ı vurması

İsrail’in Azerbaycan ile ilişkileri de Türkiye-Azerbaycan ilişkilerine etki edebilir. Azerbaycan’ın İsrail ile ilişkileri Türkiye’nin izlediği politikanın ters istikametinde yürüyor. 

Öte yandan, İsrail’in  İran ve Hizbullah’ı hedef alması, Suriye’de Türkiye açısından bazı avantajlar doğurabilir. 

Esad, iç savaş boyunca desteğini aldığı ve koltuğunu korumak için desteğine ihtiyaç duymaya devam ettiği İran ve Hizbullah’ın mevcut zorlukları karşısında, Türkiye ile yakınlaşmak konusunda daha esnek hareket etmeye yönelebilir. 

Malum, Türkiye’nin yakınlaşma konusundaki istekliliğine mukabil Esad, Türk askerinin Suriye’den çekilmesi, silahlı gruplara destek verilmesine son verilmesi gibi şartlar yerine getirilmediği sürece, yakınlaşma adımları atmayacağını ifade ediyor. 

Arap-İsrail savaşı çıkmaz, Araplar memnun

Çatışmalar Gazze’den dışarı taşmış olsa da, çok farklı olaylar yaşanmadığı takdirde, Arap-İsrail savaşına dönüşmesi beklenmemeli.

Çünkü Arap dünyasının ekseriyeti, İsrail’in “Direniş Ekseni’ne” (İran, Hizbullah, Hamas, Yemen’deki Hutiler) vurduğu darbeler karşısında sessiz bir memnuniyet içinde. 

İran ve diğerlerinin güçleri ve etkileri ne kadar kırılırsa, söz konusu Arap ülkeleri açısından o kadar iyi. 

Yine de savaşın uzamasının, herkes açısından olumsuz sonuçları olacak. İnsan kaybı ve maddi yıkımın yanısıra, ticaret sekteye uğruyor, özellikle Körfez ülkelerinin büyük yatırım projelerinin hayata geçirilmesine olumsuz etkileri oluyor.

Hürmüz Boğazı kapanırsa ciddi kriz olur

Petrol fiyatları ve küresel enerji piyasaları Gazze’de savaş sürerken  istikrarını korumuştu ama çatışmaların Lübnan’a yayılmasıyla birlikte petrol fiyatlarında artışlar yaşanmaya başladı.

İsrail-İran düellosu sürer ve karşılıklı atışlarda İran’ın petrol tesisleri ya da İsrail’in doğal gaz sahaları vurulursa ya da Hürmüz Boğazı  kapanırsa dünya çapında etkili bir kriz yaşanması beklenmelidir. 

İktidardaki son iki ayına giren ABD Başkanı Joe Biden’ın ifadesiyle ABD’nin İsrail’e desteği “kaya gibi sağlam” ancak Biden bile Netanyahu’nun kibri ve saldırganlığı karşısında tepkili. 

Yine de, İsrail’i durduracak tek güç olan ABD, bunun için gerekli adımları atmıyor, İsrail’i askeri ve siyasi olarak güçlü bir şekilde desteklemeye devam ediyor. 

İsrail henüz İran’ın son balistik füze saldırısına  karşılık vermedi. 

İsrail’in misillemesinin nasıl olacağı, küresel ekonomiyi ve Kasım ayında yapılacak ABD seçimlerini etkileyecektir. Dolayısıyla, İsrail karşılık verirken çok hassas dengeleri de, normal olarak, gözetmek durumundadır.

ABD ile İran’ı nasıl vuralım pazarlığı

İsrail ve Biden yönetiminin, İsrail’in vereceği karşılığın hangi hedefleri kapsayacağı dahil, konu hakkında görüşmelerde bulundukları ve İran’ın da üçüncü taraf aracılar vasıtasıyla bu görüşmelere dahil olduğu söyleniyor. Aslında gayet tuhaf bir durum. 

İsrail, İsmail Haniye ve Hasan Nasrallah gibi Hamas ve Hizbullah’ın üst düzey isimleri de dahil olmak üzere pek çok düşmanını ortadan kaldırdı, adı geçen örgütlere çok ağır darbeler vurdu. 

Ama İsrail çok sayıda savaş suçu işledi ve dünyadaki imajı çok zarar gördü. Ayrıca, güney Lübnan’da, Gazze’de olduğundan çok daha fazla zorlanıyor. Bu bölgede Hizbullah’la yaşanan çatışmalarda İsrail’in oldukça çok sayıda kayıp verdiği söylenmekte.

İsrail’in bir noktada durması, “kazanımlarını” konsolide etmesi gerekir ama Netanyahu henüz bunu istemiyor, barış görüşmelerine yanaşmıyor. 

Netanyahu, Trump kazansın istiyor

Netanyahu, İran’ın çıkarlarına ve nüfuzuna mümkün olduğunca çok darbe vurmak ve müzakere masasına, kendisine müzahir bir ABD başkanı döneminde en güçlü şekilde oturmak hedefini güdüyor. 

İsrail Başbakanının kazanmasını istediği isim olan Donald Trump Kuzey Carolina’da kısa süre önce düzenlenen bir mitingde, İsrail’in İran’ın nükleer tesislerine saldırması gerektiğini söylemişti.

Kasım seçimlerinde Kamala Harris’in başkanlık koltuğuna oturması halinde ise, ABD’nin İsrail’e desteğinde esaslı bir değişiklik beklenmemelidir ama biraz daha Netanyahu’yu zorlayacak ve barışa meyil eden bir dönem olacaktır.

İki tarafın da kitle imha silahı var

İsrail ve İran’ın kitle imha silahlarına ve bunları taşıyacak menzilde füzelere sahip olmaları, genellikle ihtimal dışı tutulan ama varit olan ve dehşet verici bir unsurdur. 

Olayların iki taraftan herhangi biri açısından bu silahlara başvurulmasını mecbur kılan bir noktaya ulaşmasının dünya açısından çok ciddi sonuçları olacaktır.
Emekli Büyükelçi Ömer Önhon

YORUMLAR

  • 0 Yorum