30 Mart 2017’de, “Hürriyet Dilenmek İstiyorsanız...” başlıklı yazımda, bir AKP milletvekilinin “KAPIMIZDA HÜRRİYET DİLENİN” dediğini belirtmiş ve Erdoğan/AKP iktidarının adalet anlayışını eleştirmiştim:
“...CHP’li İzmir milletvekili, sendikacı Musa Çam, AKP iktidarının anayasa değişikliği önerisi ile kölelik düzenini getirmekte olduğunu belirtti.
Bu eleştiriye karşılık, AKP’li Kahramanmaraş milletvekili İmran Kılıç şu yanıtı verdi:
‘Kapımızda hürriyet dilenin.’
Kılıç, ne dediği iyice anlaşılsın diye, fikrini vurgulamak için aynı cümleyi iki kez tekrarladı.
Yani dili filan sürçmedi, muhaliflere karşı olan siyasal tutum ve davranışını, pekiştirerek dile getirdi:
Öyle anlaşılıyor ki Referandum’dan ‘Evet’ kararı çıkarsa, bize de ‘iktidarın kapısında özgürlük dilenmek’ düşecek.”
***
Yukarda alıntıladığım yazım, eski Yargıtay Başkanı Prof. Sami Selçuk’un DOĞMAYAN HALKOYLAMASI adlı kitabında sonucunun geçerli olmadığını açıkça anlattığı, 16 Nisan 2017 (Sözde) Anayasa Halkoylaması yapılmadan önce yazılmıştı.
Bu nedenle paragrafın son cümlesi “Öyle anlaşılıyor ki Referandum’dan ‘Evet’ kararı çıkarsa, bize de ‘iktidarın kapısında özgürlük dilenmek’ düşecek” biçiminde idi.
Bilindiği gibi halkoylaması sonunda oylar açıkça yasalara aykırı biçimde sayıldığı için bence sonuç “Evet” çıkmamıştı ama resmi makamlarca “Evet” çıktığı, “Atı Alanın Üsküdar’ı Geçtiği” belirtildi ve Türkiye Cumhuriyeti “Ucube Anayasa” ile yönetilen bir “Şahıs Devleti”ne dönüştürüldü.
***
“Şahıs Devleti”nde adalet nasıl işliyor sorusuna, bugün artık üzerlerinde ciltler dolusu kitaplar yazılabilecek olan haksızlık ve hukuksuzluk simgeleri haline gelmiş olan ve hayatları parmaklıklar arkasında süren Selahattin Demirtaş, Osman Kavala, Müyesser Yıldız, Murat Ağırel, Barış Pehlivan, Hülya Kılınç gibi kişilerin davalarına ve protesto için tuttuğu ölüm orucuyla hayatını kaybetmiş olan Ebru Timtik olayına (yerim elvermediği için) hiç girmeden “tahliye edilmiş olan” bir kadın gazetecinin bu sütunda anlattığım öyküsünü anımsatarak yanıt vermek istiyorum.
Bu öyküyü, 26 Eylül 2019 tarihinde yine Cumhuriyet gazetesinde, “Aydınlanma” sütununda yazdığım bir yazıda aşağıdaki gibi anlatmıştım.
Burada o mahpusun haklılığı ya da haksızlığı değil, “bir insanın başka bir insana, adalet için yalvarmasının” yani Hukuk Devletine değil, bir kişinin duygularına sığınarak “Hürriyet Dilenmesinin”, insanı insanlığından utandıran mektubu anlatıldığı için o gazetecinin adını gizledim.
***
“İki gün önce medyaya AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan ‘Hürriyet isteyen’ (‘dilenen’ demeye terbiyem de ahlakım da izin vermiyor) bir mahkûm mektubu yansıtıldı.
İnternethaber sitesinin ‘FETÖ suçlaması ile hapiste olan N.I. son çare olarak Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a yalvarma, sitem ve özür içeren bir mektup yolladı. Bu mektubu internethaber.com sitesinde ilk kez okuyacaksınız.’ başlığıyla verdiği mektubu N.I., geçen sene yazmış.
Oldukça uzun mektubun bazı bölümleri şöyle:
‘...Ben eski bir dostluğa dayanarak bu satırları kaleme alıyorum. O günlerden, içinizde bana karşı ufak da olsa bir yakınlık kaldı mı? Acaba aramızda 2.5 yıldır cezaevinde çektiğim çileyi, yalnızlığı hissedebilecek bir duygusallık hâlâ mevcut mu?..
...Bu arada size de çok haksızlık ettim. Özür dilerim...
...Bir de sık sık, sizi ve Emine Hanım’ı düşünüyorum. Sanki durumumu tam olarak bilseniz, bu haksızlığa müdahale ederdiniz gibi geliyor...
...Mağduriyetimi size anlatıyorum, zira, adaletin yitirdiği vicdanı, ancak siz yeniden tesis edebilirsiniz...
Cezaevinde zeytin çekirdeğinden yaptığım tespihi de size takdim etmek isterim...
...FETÖ elebaşları kaçtı; Ben de kuyuya atıldım. Adeta bir mezara diri diri gömülmüş gibiyim.
Yargı’da bulamadığım adaleti sizde arıyorum.
Acaba elimden tutup, hak ve hukuk adına, beni bu kuyudan çıkarabilir misiniz?’”
***
Sanıyorum bu mektuptaki şu cümleler “Şahıs Devleti’ndeki adaletin yokluğunu” vurguluyordu:
“...Mağduriyetimi size anlatıyorum, zira, adaletin yitirdiği vicdanı, ancak siz yeniden tesis edebilirsiniz...”
“Yargı’da bulamadığım adaleti sizde arıyorum...”
***
Özetle “Şahıs Devleti”nde artık adalet yok...
“Şahıs Devleti”, insanları, “Tek Şahıstan” adalet dilenmeye mecbur ediyor...
Ve sadece (haklı veya haksız yere) hapiste olan insanlar değil, insanlık ve evrensel adalet kavramı da yerlerde sürünüyor!
Emre Kongar
[email protected]
YORUMLAR