Diyelim ki Saray, Montrö Boğazlar Anlaşması’ndan Türkiye’nin çekildiğini açıkladı, yani tek taraflı olarak anlaşmayı feshetti. O zaman boğazlar, yani Çanakkale Boğazı, Marmara Denizi ve İstanbul Boğazı ne olacak?
Bu sorudan çok daha önemli soru şu: RTE neden Boğazlar Anlaşması’nı feshetmek istesin?
Henüz kendi ağzından böyle bir talebi duymadık. Ama adamları tartıştığına göre demek ki kaynak Saray.
Saray ne Meclis’teki mutemedi Şentop’un konuya yaklaşımına bir açıklama yaptı... Mesela, yahu gereksiz yere bu konuyu niye açıyorsun, boş boş tartıştırıyorsun, gibi laf etti. Ne de anlaşmanın feshedilmesini yazıp çizen kalemşorlarını susturdu.
Ama öncelikle şunu yaptırıyor: Montrö Anlaşması’nı feshetme yetkisine sahibim, istersem tüm anlaşmaları feshedebilirim, tek yetkili benim..
İstanbul Sözleşmesi’ni feshederken, böyle davrandı. Meclis’in başına oturttuğu Şentop da bunu teyit etti, tüm anlaşmaları tek başına feshedebileceğini dile getirdi.
Saray, öncelikle Montrö’yü de tek başına kaldırabileceği algısını veya inancını veya kabulünü cebine koymak istiyor.
SORGULANAMAZ EGEMENLİK
Amirallerin açıklamasına karşı yurttaşlık haklarına bu büyük saldırının “eyvah bizi yıkacaklar, darbe yapacaklar” endişesi veya kokusu sıfır. Saray’ın kayıtsız şartsız egemenliğinin alabildiğine sorgulanır olmasına olan tahammülsüzlük var.
Bir de halkı hayata karşı savunmasız bırakan ekonomik çöküntü yerine şimdi bu bildiriden uyduruk bir mağduriyet çıkarma hamlesi içindeler.
RTE’nin Montrö ile ilgili net açıklaması, İstanbul Kanalı’nın Montrö ile bir ilişkisinin bulunmadığı yönündeydi. Oysa Montrö, boğazlar ve Marmara ile bir bütündür.
MONTRÖ’YÜ NEDEN İSTEMİYOR?
Saray niçin, ne adına, kimin adına anlaşmayı feshetmek istiyor? Sorunu nedir? Bugüne kadar Montrö’nün kaldırılmasının ne kadar iyi olacağını söyleyen tavsiye eden, dayatan hep ABD, İngiltere oldu.
2006 yılında, o dönemin ABD Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice, Türkiye’yi ziyaretinde Akdeniz’deki Amerikan donanmasını Karadeniz’e çıkarma istediğini söylüyor ve AKP iktidarına, izin verin, diyor. 30 Aralık 2019’da İpek Özbey’e verdiği röportajda Türker Ertürk bunu doğruluyor. Bir anısını anlatıyor: İngiliz Amiral, “Karadeniz Ereğlisi’nde kendisine, şu güzel limanda NATO gemileri de olsa ne iyi olurdu” diyor, gözaltındaydı.. Ertürk ayrıca 2016’da Erdoğan’ın “NATO’nun Karadeniz’de aktiviteleri yetersizdir” dediğini anımsatıyor. Belli ki Erdoğan’ın cebinde bir NATO planı var Karadeniz için.
Montrö’yü feshedemezsem eğer, Kanal İstanbul’la anlaşmayı delebilirim düşüncesi de var.
KANAL İSTANBUL’LA DELEYİM
Emekli amirallerden önce emekli büyükelçiler de Kanal İstanbul’un Montrö için tehlikeli proje olduğunu açıkladı. Emekçi büyükelçilere bir şey olmadı. Ama benzer düşünceleri dile getiren emekli amiraller gözaltına alınıyor.
Peki, Saray neden Montrö’yü gündemde tutuyor?
Montrö Anlaşması’nın feshinden en çok zarar görecek olan, tabii ülkemiz dışında Rusya’dır.
RUSYA KESİNLİKLE KARŞI
Peki, Erdoğan Rusya’nın düşmanlığı pahasına bunu neden istesin ki?
Erdoğan baştan beri ABD politikasını tercih eder. En son Bloomberg’de yayımladığı ve önceki yazımda konu ettiğim mektubunda, ABD’yi Suriye’ye çağırıyor ve destekle bizi Suriye işini halledelim diyordu.
Erdoğan Putin’i mecburen kabul eder. Suriye’nin İdlib eyaletinde 35 kadar şehit verdiğimiz son büyük çarpışmadan sonra, RTE bir anlaşmaya varmak için Moskova’ya gitmiş ve görüşme kapısının önünde bekletilmişti. Cumhurbaşkanı’nın bunu da unutması mümkün değildir.
Tercihi aslında ABD ile işbirliğinden yanadır.
S-400 füzelerinin satın alınmasının altında aslında ABD’ye, Batı’ya karşı bir koz olarak kullanabileceği düşüncesi yattığı söylenebilir. Ama koz geri tepti ve çıkmaz içindeki ilişkileri düzeltmek için Suriye mektubu ile ABD’ye Rusya’ya karşı bir başvuruda bulundu.
Ama mektup adresine varmadı.
KOZ ELDEN Mİ GİDİYOR?
Montrö’nün feshine ve Kanal İstanbul’a ülkede büyük karşı çıkış, direniş var. Saray, ABD karşısında eline geçireceği bu en büyük kozun tehlikeye girdiğini düşünüyor olabilir.
Emekli amirallerin bu önemli ve etkili karşı çıkış bildirisine gösterilen şiddet de bunu gösteriyor. Amirallerin çoğunu FETÖ ile ABD (tabii ki AKP ile birlikte) tasfiye etmişti, unutmayalım.
Şimdi emekli amiral yurttaşların sivil haklarına bu izansız saldırı ile “ikinci tasfiye”yi tamamlıyorlar adeta.
Ama Saray’ın projesi de giderek suya düşüyor.
Orhan Bursalı
[email protected]
YORUMLAR