GÜNÜN YAZISI

GÜNÜN YAZISI

[email protected]

TANJU CILIZOĞLU...TÜRKİYE YENİ BİR DÖNEMECE GİRDİ

28 Haziran 2018 - 23:20

AKP’nin on beş yıldır esir aldığı iktidar dün olduğu gibi gene tek adam suntasında sürecek. Bir fark artık tek adamın suntası “olabildiğince yasallaştırılmış” bir zeminde akacak.

Bu noktaya varışın üç temel nedeni var:

Dinin siyasete alet edilmesi,

Cehalet,

Yoksulluk.

AKP iktidarı bu üç sosyolojik olguyu kullanarak ülke on altı yıldır bir Tayyip Erdoğan krallığında debeleniyor.

Geldiğimiz nokta:

Türk lirası yerlerde sürünüyor.

Ülke borcunu 170 milyar dolarda aldılar, 500 milyar dolara taşıdılar.

Tarımda kendi halkını besleyen yedi ülkeden biriydik. Bu avantajı kaybettik.

Buğdaydan, mercimeğe sarımsaktan samana aklınıza hangi tarım ürünü geliyorsa ithal ediyoruz.

Sonuç:

İthalat- ihracat dengesi sürekli eksi veriyor.

2017 yılı dış ticaret açığımız 60 milyar dolar.

İMF’ye artık borcumuz yok da dünyada en pahalı faizle borç bulan üç ülkeden biriyiz.

AKP iktidarı enden İMF’den borç almıyor?

Çünkü İMF borç verdiği ülkelerin ayağını yorganına göre uzatması, lüks yatırımlar, üretime dayanmayan yatırımlar yapmasını engelliyor. Yani eğer Türkiye İMF’den borç almış olsa Tayyip Erdoğan’a 1150 odalı saray yapılamayacak.

Özetlersek aileden esnafa, esnaftan şirketlere, şirketlerden devlete borç batağında debelenen bir ülkeyiz.

İşsizlik cumhuriyet döneminin en üst seviyesinde.

Enflasyon AKP’nin ülkeyi teslim aldığının iki katı ve yükselme trendi sürüyor.

Mustafa Kemal’in kurduğu cumhuriyetin tüm üst değerleri, çağdaş yapı geriye düşürüldü.

Siyasete dinsel ögeler egemen oldu.

Ülkeleri çağdaş yapan değerler yok edildi.

 

MİLLET İTTİFAKI

Demokrat Parti 1944 yılında Mustafa Kemal’in cumhuriyetini demokrasiye taşımak için kurulmadı.

Cumhuriyetin ilanına karşı olan ve yer altına inen Osmanlı’nın softa kalıntılarını, ABD’nin Truman Doktrini’nin açık yardımları ile Mustafa Kemal’in Kurtuluş Savaşı’nda yanında olan başta Celal Bayar olmak üzere Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde İsmet Paşa ile ilişkileri bozuk bir grup tarafından DEMOKRAT PARTİ kuruldu.

Bu başlangıçta Celal Bayar liderken 1950 seçimi kazanılarak Bayar cumhurbaşkanı, Menderes başbakan olunca liderlik ek değiştirdi.

Menderes’in ne kültürel ne ruhsa yapısı kişisel ne de sosyal tercihleri asla DEMOKRASİ değildi. O da tek adamlığa yöneldi. Ne Celal Bayar’ı dinledi ne de Celal Bayar dizginleri ele alabildi.

Ve ülke 27 Mayıs darbesine vardı.

Bu darbenin İnönü’nün tarih kişiliğiyle olağanüstü çabalarına rağmen Menderes başta olmak üzere üç idamla sonuçlanması CHP ile DP kitlesi arasında bir kan davası yaratı. Anadolu’da köy, kasaba ve ilçelerde CHP ile DP’liler aynı kahvelere gitmeyecek derekesinde bir sosyal ayrışım 24 Haziran 2018 öncesine kadar sürdü.

Bu arada Menderes cumhuriyet kurulurken yeraltına inen Osmanlı artığı softalar arkalarının sıvazlanmasıyla CHP’ye karşı şeriatı savunan siyasi partilerini kurdular.

Bu siyasi toplumsal ayrışma ilk kez son yaşadığımız 24 Haziran seçimlerinde bir barışla bütünleşti.

AKP’ye karşı Millet İttifakı’nı kurdular. Üstelik AKP genel başkanı bu ittifakı önlemek için olağanüstü çaba harcadı.

DP genel başkanı Gültekin Uysal ve SP genel başkanı Temel Karamollaoğlu bu girişime olanak tanımadı.

Toplumun büyük kesiminde bu birliktelik yani sosyal barışma 1923 sonrası yaşadığımız önemli bir devrimdir. En azından ben böyle yorumluyorum.

Bu devrimi çatanlar sayın Kılıçdaroğlu, Akşener, Karamollaoğlu ve Ersoy’dur.

SEÇİM SONRASINA GELİRSEK

AKP hiç adil olmayan, demokrasiye, seçmen olma onuruna yakışmayan tüm yolları deneyerek:

“BEN NEDEN İŞSİZİM?” diye düşünmek yerine bir yerlerden “HAMİLİ KART YAKINIMDIR.” Kolaylığını yaşayanların ülkesi.

Türkiye “BEN NEDEN ÜRETİĞİMLE, EMEĞİMLE GEÇİNEMİYORUM?” diye sorgulamak yerine “NEREDEN BORÇ BULUR, YİYECEK GİYECEK YARDIMI KAPARIM” kolaycılığını örenlerin ülkesi.

Ürettiği kadar tüketmeyenlerin ülkesi.

AKP devlet olanaklarını kullanarak bu sosyal yapıyı sandığa indirmenin becerisiyle iktidar.

Yani “ÜLKEDE HİNDİSTAN’IN DELİĞİNDEN HİNDİSTAN’I SEYREDENLERLE, HİNDİSTAN’DA OTURUP HİNDİSTAN’IN NEREDE OLDUĞUNU BİLMEYENLERİN” uzlaşma çelişkisi sürüyor.

Ekonomi biliminin kitaplarda saptadıkları doğruysa AKP’nin on beş yılda Türkiye’yi getirdiği sonucun üstesinden nasıl gelinecek?

Erdoğan yeni dönemi nasıl sürdürüp sürükleyecek? Merakla bekliyorum.

Seçmen bu çözümü Erdoğan’a bıraktı.

Bugün yapılacak rahmetli Demirel’in “siyasi sabır nasip işidir.”

AKP’nin bir başarısı da siyasi rakiplerini yok etmek. İlk girdiği seçimde kendisine rakip olan ve üç ay önce kurulmuş CEM UZAN’ın Genç Partisi’nin %7.8 oy alması sonrasında uygulanan yok etme kurgusu hep sürdürülüyor.

Ve 24 Haziran seçimi sorasında AKP’liler “Bu seçim bitti, biz şimdi 2019’un mart ayında yapılacak yerel seçime odaklandık” açıklaması ile CHP’nin içini İnce- Kılıçdaroğlu çelişkisiyle karıştırma kurgusuna girdiler. İnce cumhurbaşkanı adayı olarak aldığı oylarla CHP oylarını aşmıştı. Öyleyse CHP’de kurultay toplanmalı İnce genel başkan olmalıydı.

Siz hiçbir futbol takımının antrenörünün rakip takıma “Filanı alın antrenör yapın, o sizi şampiyon yapar.” dediğini gördünüz mü, duydunuz mu?

Burada amaç CHP’yi kurultay derdine dolayarak o arada yerel seçimleri büküvermek.

Özetlersek AKP iktidarı elden bırakmamak için her çareyi deniyor.

AKP’nin tek etik değeri var: “İKTİDAR KOLTUĞUNU BIRAKMAMAK”

CHP bu tuzağa düşmeyecek kadar köklü bir partidir. AKP’de bunu anlamayacak kadar köksüz.

Vatanını seven, savunan herkese, her kuruma düşen görev zamanı sükûnetle dokumak ve AKP iktidarından korumak.

Ülkesini seven herkes nerede yanlış yaptık, bu sancıyı ülke bu talihsizliği nasıl aşacak sorusunu arayacak ve yanıtın ı bularak gereğini yaparak sonuca kilitlenecektir.

Millet İttifakı kenetlenerek kararlılıkla sürmeli, Akşener, Kılıçdaroğlu, Ersoy, Karamollaoğlu 24 Haziran öncesindeki karar ve inançla yollarını yürümelidirler.

Ülkeler bazen dıştan bazen içerden gelen tehdit ve tehlikelere karşı korunurlar.

YORUMLAR

  • 0 Yorum