GÜNÜN YAZISI

GÜNÜN YAZISI

[email protected]

UĞRUNA NİCE BİLİM İNSANININ ÖLDÜRÜLDÜĞÜ KİTAP: DİVAN-I LÜGATÜ'T TÜRK

20 Temmuz 2022 - 11:20

Az buçuk mürekkep yalamış her Türk vatandaşı, Türk dünyasının bilinen en eski Türkçe sözlüğünün, 1008,1102.Yılları arasında Karahanlı Türk devleti içinde bulunan kaşgar şehrinde dogan vede orada vefat eden. Büyük Türk bilgini. Kaşgarlı Mahmut tarafından. Karahan Türkçesiyle kaleme alınmış olan, Divan-ı Lügatü’t Türk olduğunu bilir. Bu eser 4 amaçla yazılmıştır: 1- Araplara, Türkçeyi öğretmek 2- Türkçenin, Arapçadan daha üstün bir dil olduğunu kanıtlamak. 3,Zamanına göre çok etkin bir şekilde çizilmiş haritalarla. Türk boylarının yerleştiği coğrafyaları belirlemek. 4.En önemliside Türk yaşam tarzını ve törelerini Gelecege taşımak . Ancak yine bu eserle ilgili olarak bilmediklerimiz bildiklerimizden çok daha fazladır. Mesela pek çoğumuz, bu eserin, ilk yazıldığı günden bu güne kadar bilinen tanınan bir eser olduğunu zanneder. Oysa değil. Evet... Türk Dünyası bu eserin varlığından haberdardır, ancak esere 1914 yılına kadar herhangi bir yerde rastlamak mümkün olmamıştır. Yani bizler Türk Dünyası olarak 1914’e kadar, Kaşgarlı Mahmut'un, Divan’ı Lügatü’t Türk adlı bir lügat ( sözlük ) yazdığını biliyorduk, ama bu tarihe kadar, bu eseri eline alıp okumuş ‘’ Ben bu kitabı falanca yerde gördüm.’’ Demiş, bir ALLAH,IN kulu yoktu. 1914 yılına kadar böyle bir kitap ortada yok idiyse, bizler böyle bir kitabın varlığından nasıl haberdardık? Bu kitabın varlığından başka kitaplar sayesinde haberdardık. Mesela, Divan-ı Lugâtü’t-Türk’ten ilk söz eden, Antepli Aynî diye de tanınan Bedreddin Mahmud’dur. ‘’İkdü’l-Cuman fi Tarih-i Ehli’z-Zaman’’ adlı eserinin birinci cildinde, Kâşgarlı Mahmud’un eserinden yararlandığı görülmektedir. Aynî, yalnızca bu eserinde değil kardeşi Şahabeddin Ahmed ile birlikte yazdığı ‘’Tarihü’ş-Şihabî’de’’ de Divan-ı Lugatü’t-Türk’ten yararlanmıştır. Daha sonra Kâtip Çelebi, ünlü eseri Keşfü’z-Zünûn’da Divan-ı Lugatü’t-Türk’ü anmıştır. Evet...Türk dünyasının çok merak ettiği bu kitap, ortalarda yoktur. Daha doğrusu aslında, bir insanın evindeki kitaplıkta bulunan kitaplar arasındadır. Bu kişi de zamanın eski maliye nazırlarından Nazif Bey’dir. Nazif Bey, kitabın değerli bir kitap olduğunun farkındadır ama ne kadar değerli olduğunun farkında değildir. O sebeple kitabı ölmeden önce yakını olan bir kadına hediye eder ve ona der ki: ‘’ Bu kıymetli bir kitaptır. Başın sıkışınca bunu satabilirsin. Ama 30 liradan aşağıya satma.’’ Bir zaman sonra kadın paraya sıkışır, ve kitabı alıp Bayezıt’taki Sahaflar çarşısına götürerek, Burhan adlı bir sahafa bırakır ve ‘’ Bunu benim için sat. Sen kaça satarsan sat bana 30 Lira ver yeter.’’ der. Aradan biraz daha zaman geçer. 1914 Yılın başlarında, Türk Kütüphaneciliğinin babası Ali Emirî Efendi, Her zaman olduğu gibi sahafları dolaşmaktadır, ‘’Yeni bir kitap düştü mü?’’ diye. Burhan Bey’in dükkanında Divan-ı Lügatü’t Türk’ü görünce, Heyecan ve mutluluktan, adeta kalbi duracak gibi olur, ve, uzatmayalım efendim, 30 Lira kitap için, 3 Lira da, Sahaf Burhan Efendiye komisyon ücreti olarak toplam 33 Liraya kitabı alır. Daha sonra Ali Emirî yeni edindiği bu kitabı sağda solda anlatmaya başlar: ‘’Bu kitap değil, Türkistan ülkesidir… Türkistan değil bütün cihandır. Türklük, Türk dili bu kitap sayesinde başka bir parlaklık kazanacak. Arap dilinde Sibeveyh’in kitabı ne ise bu da, Türk dilinde onun kardeşidir. Türk dilinde şimdiye kadar bunun gibi bir kitap yazılmamıştır. Bu kitaba hakiki kıymet verilmek lazım gelse cihanın hazineleri kâfi gelmez… Bu kitapla, Hz. Yusuf arasında bir benzerlik vardır. Yusuf’u, Kardeşleri birkaç akçeye sattılar. Fakat sonra Mısır’da ağırlığınca cevahire satıldı. Bu kitabı da Burhan bey bana otuz üç liraya sattı. Fakat ben bunu birkaç misli ağırlığında elmaslara, zümrütlere vermem…’’ Haber kısa sürede, önce İstanbul’da, sonrada, tüm Osmanlı ülkesinde, ve, nihayet, Türk topluluklarında duyulur ve büyük heyecana sebep olur. Asırlardır bilinen ama kimsenin görmediği, Divan-ı Lügatü’t Türk nihayet bulunmuştur. Ziya Gökalp başta olmak üzere pek çok Türkçü bu kitabı görmek ister, lakin Ali Emirî Efendi hiç kimseye göstermez. Yine de eninde sonunda birilerine göstermek zorundadır zira kitap oldukça dağınıktır. Acaba elindeki kitap, Divan-ı Lügatü’t Türk’ün tamamı mıdır yoksa eksik bir kitap mıdır? Bu sorunun cevabını verebilecek tek kişi, Kilisli Muallim Rıfat Efendi’dir. Kilisli Muallim Rıfat Efendi kitap üzerinde tam iki ay çalışır. Formaları düzenler. Sayfalara numara koyar ve müjdeyi verir: ‘’Bu kitap noksansızdır.’’ Derken efendim olay meşhur Talat Paşa’nın da kulağına gitmiştir ve Talat Paşa bu eserin yok olmaması için bastırılmasını teklif eder. Sonuç olarak I. Dünya Savaşı yıllarında Divan-ı Lügatü’t Türk, Ali Emirî Efendinin isteği üzerine Kilisli Muallim Rıfat’ın editörlüğü ile bastırılır. (Kâşgarlı Mahmud’un Divan-ı Lügatü’t Türk’ü 25 Ocak 1072 günü yazmaya başladığı, 10 Şubat 1074 günü tamamladığı tespit edilmiştir. Bu hesapça kitap ilk yazılıp tamamlandığı tarihten 840 sene sonra basılmıştır.) Peki bitti mi hikaye? Hayır. Dahası var. Türk Dünyasının şah eseri olan Divan-ı Lügatü’t Türk, tabii olarak diğer, Türk Dünyasında da sevinç ve heyecana yol açtı, ve Türkiye dışındaki, Türk ülkelerinde de bu kitabın yayınlanması için kollar sıvandı. Ancak ne yazık ki her kim bu işe el attıysa maalesef katledildi. Evet... Türk dünyasında ilk tercüme girişimi Azerbaycan’da oldu. Sovyet Bilimler Akademisi’nin Azerbaycan Şubesi, bu iş için Halid Said Hocayev’i görevlendirdi. Hocayev, 1935-37 yıllarında bu görevi tamamladı. Fakat Hocayev, ve yardımcılarının başarısının mükafatı, ölüm oldu. 1937 yılında bu kez meşhur Uygur şairi ve eğitimcisi, şair Muhammed Ali, Dîvân-ı Lügatü’t Türk’ü Uygurcaya tercüme ettiği için katledildi ve bütün çalışmaları yakıldı. Bir diğer Uygur bilim insanı Kutluk Şevki, hac yolculuğu sırasında uğradığı İstanbul’dan Kilisli baskısını alarak ülkesine götürmüştü. Ancak bilim dünyasına hizmet için giriştiği bu çaba maalesef sonu oldu. Uygurlar, 1944 yılında Şarki Türkistan Devleti’ni kurduklarında, ilk iş olarak, Divan-ı Lügatü’t Türk’ün tercümesi işine giriştiler. Bu iş için meşhur âlim, İsmail Damollam görevlendirildi. Birinci cildin tercümesi tamamlanmıştı ki, Rusya ile Çin anlaşarak, Şarki Türkistan Devletini ortadan kaldırdılar ve İsmail Damollam öldürüldü. Şarki Türkistan’ın Kızıl Çin tarafından işgal edilmesinden sonra, Uygur bölgesinde Sincan Özerk Yönetimi kuruldu. Kaşgar bölgesinin Valisi Seyfullah Seyfullin, maddi kaynak da ayırarak tanınmış şair ve tarihçi, Ahmed Ziyaî’yi, Dîvân-ı Lügatü’t Türk’ün tercümesi için resmen görevlendirdi. 1952-54 yılları arasında, Divanın tercümesi tamamlandı ve Pekin’e basılması için gönderildi. Baskının giderleri de, Kaşgar valiliği bütçesinden ayrılmıştı. Ancak Pekin “karşı devrimcilik ve milliyetçilik” suçlamaları ile Ahmet Ziyaî’yi yirmi yıl ağır hapse mahkûm etti, ve Ziyaî cezaevinde işkence altında can verdi, divanın bütün tercümeleri de yakıldı. Yılmayan Uygurların bir başka girişimi, 1960-63 yıllarında, Çin İlimler Akademisi, Sincan Bölümü, Müdür Yardımcısı, Molla Musa Sayrani tarafından hayata geçirildi. Fakat hem Sayrani hemde yardımcıları öldürüldü. Ayrıca tercümenin metinleri de yakıldı. Uygurların Divan’a merakı bütün bu olanlara rağmen azalmamakta aksine artmaktaydı. Halkın ve aydınların yoğun isteğiyle, Dîvân-ı Lügatü’t Türk, İbrahim Muti’in yönetiminde Abdusselam Abbas, Abdurrahim Ötkür, Abdurrahim Habibulla, Abdulreşit Kerim Sait, Abdulhamit Yusufi, Halim Salih, Hacı Nur Hacı, Osman Muhammed Niyaz, Emin Tursun, Sabit Ruzi, Muhammet Emin ve Mirsultan Osmanov’dan oluşan 12 kişilik komisyon tarafından tercüme edildi. Bu tercüme ile Divan, 1981-84 yıllarında Urimçi’de 3 cilt halinde ve 10 bin nüsha basıldı. Divan-ı Lügatü’t Türk, Kazakistan ve Azerbaycan’da ise SSCB’nin yıkılışından sonra yayınlanabildi. Ne acıdırki Türk milleti Baş eseri Divan-ı Lügatü’t Türk.le Önce Türkçü ittihatçılar Sonra Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk Sayesinde, Önce ülkemizde Sonra da Komünizmin çöküşüyle Diger Türk ülkelerinde Kaleme alınışından Yaklaşık 9 Asır sonra buluşabildi.
https://scontent.fist7-2.fna.fbcdn.net/v/t39.30808-6/294369026_1086398218979707_5512312568846756128_n.jpg?stp=dst-jpg_p843x403&_nc_cat=100&ccb=1-7&_nc_sid=8bfeb9&_nc_eui2=AeFu476BzbpGOdGwjA063aqwk371bzDv4e-TfvVvMO_h79ShjUuPFp-hyLZ791wGOik&_nc_ohc=UlJD2xLiUQMAX-FKkUa&_nc_ht=scontent.fist7-2.fna&oh=00_AT8t3G7lRN441hk-ZVgcDu6uTGznLXxYOY2XtfZTazNm5Q&oe=62DC26A4
Nihat Mutlu Beye Teşekkür ederiz

YORUMLAR

  • 0 Yorum