19’uncu yüzyıl başında Osmanlı'nın merkezi devleti güçlendirme kararıyla, “vergi vermeme” gibi imtiyazları kaybeden tüm beylikler ayaklandı...
Kürt beyleri isyanları Cumhuriyet dönemi dâhil 1930 yılı sonuna kadar sürdü…
1938-1960 yılları arasında Kürtçülük hareketi duraklama dönemine girdi. Hareketin tekrar ivme kazanması içten değil, dış koşulların etkisiyle oldu:
Irak'ta 14 Temmuz 1958’de General Abdülkerim Kasım, Cumhuriyet darbesini yaptıktan sonra Kürtlere otonomi verdi. Mustafa Barzani Sovyetler Birliği’nden ülkesine geri dönüp örgütlenmeye başladı. Bu Türkiye’deki “Kürtçülük” faaliyetlerini de harekete geçirdi.
Keza:
Temel hak ve özgürlükler açısından Cumhuriyet tarihinin en özgürlükçü 1961 Anayasası, Kürt sorununun görünür olmasına sebep oldu. Bu hürriyet ortamında çeşitli partiler, dernekler, yayınlar ortaya çıktı…
Özellikle 1961 yılında kurulan Türkiye İşçi Partisi (TİP), 1965 yılında kurulan Fikir Kulüpleri Federasyonu (FKF) gibi örgütler ve YÖN gibi sol yayınlar bu konuda öncü görev üstlendi.
Peki, Kürt sorununa bakışları neydi?
***
TİP Genel Başkan Mehmet Ali Aybar, 12 Mayıs 1963’de Gaziantep’te yapılan genel yönetim kurulunun halka açık toplantısında Kürt sorununa ilişkin düşüncelerini açıkladı:
“Bir büyük meselemiz daha var: Doğu ve Güneydoğu illerimizde daha çok Kürtçe ve Arapça konuşan ve Alevi mezhebinden milyonlarca vatandaşımız yaşıyor. Bunun doğurduğu çetin meselelerle karşı karşıyayız. Ulusal menfaatlerimize en uygun, en insanca çözüm yollarını bulmak, ihmal edilmeyecek yurt vazifesidir... Ta ki, bu vatandaşlarımız anayurdun öz evlatları olduklarını kalplerinde duysunlar, iç ve dış düşmanların kışkırtmasına kapılmasınlar. Bu meselenin başka bir çözüm yolu yoktur...”
TİP, bu bakış açısını parti programına taşıdı.
TİP, bu bakış açısını TBMM’ye taşıdı.
TİP, bu bakış açısını mitinglere taşıdı.
Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nin geri kalmışlığını protesto eden açık hava toplantıları, Doğu Mitingleri olarak adlandırıldı. 1967-69 yılları arasında toplam 15 miting yapıldı. Ancak:
Ankara’da 8 Kasım 1967 tarihinde yapılan mitingi Amerikan Büyükelçisi Parker T. Hart ve ekibinin izlemesi sorunun “güvenlik” boyutunu ortaya çıkardı. Bu hal, Milli Güvenlik Kurulu/MGK toplantısına taşındı...
***
1970’lerde PKK gibi şiddete dayalı politikaları benimseyen illegal yapılar ile Kürt/Doğu/ Şart Sorunu’na terör olgusu eklendi. Bu da sorunu isimlendirme konusunda farklılık doğurdu. Artık güvenlik meselesi, Kürt sorununu konuşmanın, tartışmanı üzerini kapattı.
Bu sebeple şu yanlış anlayış sola hâkim oldu:
Sanki Kürt sorunu, PKK ile gündeme geldi.
Sanki Kürt sorunu, “Kandil gölgesinde” kurulan legal partiler ile gündeme geldi.
Aksine, mesela daha ileri yıllarda/ 1990’larda SHP dönemin şartlarını zorlayacak devletin konuya “sadece güvenlik sorunu olarak” yaklaşmasının yanlış olduğunu vurguladı. Parti, Kürtler ile ittifak yaptı. Ve fakat birliktelik partinin yok olmasına sebep oldu…
Geçmişte TİP ve benzerlerinin de sonu benzer oldu!
Bugün…
Kendilerinin bir güç olmadığını kabul eden kimi sol partiler, kitle tabanı olan siyasi güçlerden birisine eklemlenmeyi tercih ediyor…
En son CHP, SHP yolunda ilerliyor HDP ile ortaklık arıyor. Bakalım “yeni Kürt açılımı” nasıl sonuçlanacak?
Bu arada… Mehmet Ali Aydar’ın sözlerini bir daha okuyunuz; ki meselenin emperyalist boyutuna hiç değinmedim çünkü...
Soner Yalçın
Odatv.com
YORUMLAR