Söz konusu mekana dair alımlamalar olduğunda bunun en önemli sembolik örneğini ev üzerine alımlama yazılarıyla Bachelard’ın “Mekanın Poetikası” isimli kitabında görürüz. Ev yeri geldiğinde insanlıkla birlikte var olan anlatı geleneğinin bağlamı olmakla birlikte, kapanmanın, sığınmanın, kaçmanın ya da dönmenin yer tamlayıcısıdır. Bu edimlere göre ev, kimi zaman ouidipus hissinin kimi zaman da memleketin imgesidir.
Nurdan Gürbilek “Ev Ödevi” ve yayımlanan son kitabı “İkinci Hayat”ta “Mekanın Poetikası”na atıf yaparak yaptığı okumaları denemelerinde yorumlar. Ancak bu yorumlamalar adeta mottolaşmış, Benjamin’in “Eve dön! Her şey affedildi.” İfadesi üzerinden ilerler. Yazarın yersizliğe yurtsuzluğa temasından tutun Eward Said’in entelektüel yalnızlığından Tanpınar’ın coğrafyayı kara bir kader gören isyanlarına kadar açılan evden kaçmak yahut eve dönmek edimi yorumlamalarını büyük bir keyifle okumam benim de bir eve dönüş yolculuğuma rast geldi.
Zamanın ruhunun eşyanın üzerinde yaşadığına inanan en azından bunu mekanlar üzerinde duyumsayan biriyimdir. Bu sebeple memlekete her gittiğimde babamın bugün oturduğu yerde değil çocukluğumdaki evin etrafında ve anaokulu, ilkokul gibi hayatın gerçekleriyle sıralar dışında ilgilenmediğim okul bahçelerinde çekerim çocukluğun delişmen havasını. Zaman ve onunla birlikte kişiler uçup gitmiştir. Söylenen sözler atmosferde yayılırken mekanın ipi sizin elinizdedir. Hava ağacından o günlere dair istediğiniz sözleri toplayabilir, rolleri istediğiniz gibi yeniden dağıtabilir, kartları yeniden karabilirsiniz. Sahne sizindir. Acı çekmekte özgürsünüzdür. Yaralar, kabukları ve siz. Bu muhteşem üçlü içerisinde kabukları kaldırarak yarayı tazelemek yahut gizlemek edimlerinin tek öznesi sizsiniz, bir aşkın, bir dayağın yahut yermenin nesneleri çoktan özneliğe ant içmek pahasına yüz çevirip gittiyse oradaki ruhların rollerini biçmenin kudretiyle çıkarırsınız keyfini, anıları yeniden üretmenin.
Birinci hayattaki yenilgiler, ıstıraplar, kayıplar, özlemler, mutluluklar, yıkımlar, infiraklar hepsi artık ontolojik bir kaçınılmazlık olan ikinci hayatın hammaddesidir. Üretirsiniz ya da üretemezsiniz yahut verdiğiniz biçim bu ikinci hayat bedeninin üstüne uymayabilir. Ne önemi var kumaş o kumaş, haz dikme ediminin kendisi olunca…
ONUR AKBAŞ
[email protected]
YORUMLAR