Yeni bir dünya savaşı için her şey hazır. Bir çılgının düğmeye basması bekleniyor. “Dehşet dengesi” bunların gözlerini korkutmamış olsa hemen başlayacaklar, ama savaşın kontrolden çıkmasını ve sonuçta kendilerinin de kaybedenlerden olmasından korkuyorlar.
Yeni dünya savaşı başladığında bu kez dünyanın her yerinde birden başlayacak. Havada, karada, denizde, uzayda, nükleer, konvansiyonel, ışın, RF, ekonomik, elektronik, siber, biyolojik, kimyasal, psikolojik, teolojik, soğuk, sıcak her türlü savaş.
Kıyamet savaşının coğrafyasını biliyorsunuz, Hazar havzası, Anadolu, Mezopotamya, Arap Yarımadası, Basra Körfezi, Kızıldeniz havzası. Merkez noktası Amanosların güneyi ve Halep/Şam havalisi olsa da Karadeniz, Hind Okyanusu, Ege, Doğu Akdeniz, Kızıldeniz, Basra, Karadeniz ve Hazar Denizi bölgesi. Hani Huntington zaten “Medeniyetlerarası çatışma” diye bunun “müjdesini”!? vermişti. Fukuyama’dan önce de “Tarihin sonu”nu getirecek bir savaşa Tanrıyı zorlamak için Evangelikler zaten çalışıyordu.
Bu bölgede Selefi, Sufi, Sünni, Şii, Maturidi-Eşari çatışmasına dikkat.
Bu fitne ateşi tutuşturulduğunda bu bölge için Nuh Tufanından sonra tarihin en büyük fitnelerinden birine dönüşebilir. “Melheme-i Kübra” ya da “Armageddon” savaşından önce de bir Mehdi, Mesih, Meşiah hadisesi yaşayacak bölge. Tabi bir de Deccal ve AntiChirist fitnesi var!
Bu arada bir Yecüc-Mecüc / Gog-Magog fitnesi yaşayacak bölgemiz! Yani, ekonomik ve siyasi savaşın, etnik ve ideolojik savaşın yanında bir de teolojik savaş yaşanacak.
Bu fitnede şeytanın tuzağına düşmek istemeyenler, dini, mezhebi, etnik, ideolojik, politik, felsefi ve vicdani kanaat konusunda bir kez değil, 40 kez düşünsünler.
Fincancı dükkânına giren fil gibi sağa-sola saldıranlara dikkat edelim.
Münafıklar, kafirler, provokatör ajanları geçin fasıklar size/bize bir haber getirdiklerinde bir kere daha düşünmeden karar vermeyelim. Kendi nefsimize de, zannımıza da itibar etmeyelim, lider, örgüt, kanaat önderi faslında başkalarının peşine takılmayalım, aklımızı kiraya vermeyelim.
Dünya zor bir sürece giriyor ve bu süreç bugünden yarına bitmeyecek.
Cahillerden ve zalimlerden olmayalım, çünkü Allah onlara yardım etmez. Onları yanımızdan uzaklaştıralım ve biz de onlardan uzaklaşalım. Adil şahidler olalım ki, Allah’ın yardımı bize ulaşsın. Unutmayalım ki, Allah’ın kolaylaştırdığından daha kolay, zorlaştırdığından daha zor bir iş yoktur.
Pandemi fitnesine dikkat, iklim fitnesine dikkat, 5G, Starlink, NeuraLink, transHumanizm, MetaVerse, GlobalReset, her türlü mafyöz işler, uyuşturucu, kumar ve türevleri fitnelerle LGBT fitnesine dikkat, kadın, çocuk ve gençler üzerinde oynanan oyunlara dikkat.
Sermaye, siyaset, bürokrasi, sivil toplum, media, sanat camiası, cemaat dünyasında seküler dünyanın menfaat ilişkilerine bulaşmış, erkek egemen çevrelerdeki hukuk ve ahlak dışı iş ve ilişkilere dikkat!
Sıcak savaşın bugün iki odağı var. Pekin ve Güney Anadolu ve Suriye’nin kuzeyi.. ABD bu savaşta şeytanın merkez üssü gibi sanki. Bu şeytani planda Almanya, ABD’nin sıçrama tahtası ve Avrupa karargâhı olabilir. Asya’da ABD’nin merkez karargâhı ve sıçrama tahtası Japonya gibi. Orada sanki Hindistan ve Japonya karşı karşıya kalacak ve bu çatışma güneyde Pakistan, Afganistan üzerinden İran’a kadar uzanacak. Ortada Fergana ve Keşmir önemli. Çin’i yakacak ateş, Doğu Türkistan üzerinden Türki dünya ve Rusya’yı vuracak.
Yeryüzünde bir cennet vadeden Globalistler yeryüzünde bir cehennem için hazırlık yapıyor. Biz ise barış görüşmeleri ile dikkatleri başka yönlere çekmeye, gerilimi yumuşatmaya çalışıyoruz. Aslında bu da sistemin işine yarıyor. Zaman kazanıyorlar, toplumsal tedirginliği azaltıyor.. Oysa zaten Ukrayna krizi, Finlandiya ve İsveç’in NATO’ya alınması bu senaryonun birer parçası idi. Birileri sanki bölgede tabii bir süreç yaşanıyor havası oluşturmaya çalışıyor. Oysa diplomatik temaslar, sistem açısından kamuoyunu sakinleştirmeye yönelik.
Tabi herkesin bir planı var, Allah’ın da bir planı. Galip olacak olan da Allah’ın planıdır. Burada önemli olan biz yeterince akıllı, dürüst ve cesur işler yapıyor muyuz. Allah’ın yardımını almayı hakkediyor muyuz. Kadromuz ve iş planımız buna uygun mu?
Bana kalırsa dini, mezhebi, etnik, ideolojik, politik, iktisadi, askeri, istihbari, uluslararası ilişkiler ve adalet konusunda olması gereken gibi gitmiyor işler. Şu son Alevi açılımı tartışması bile, Suriye politikasına ilişkin gelişmeler, İsrail’le ilişkiler, hepsi kafa karıştırıcı işler. ABD ve Almanya, İngiltere ve Almanya, Rusya-Ukrayna ilişkileri üzerinden kurgulanan tehlikeli bir oyun var. ABD’nin Yunanistan’daki askeri varlığı tek başına Ukrayna ile açıklanamaz. Kıbrıs’ta yaşananlar dikkat çekici. Böyle bir zamanda Kürt ve Alevi konusunun yeniden gündeme gelmesi sadece iç politik hesaplar değil, dış politik manipülasyonlar açısından da önemli bir risk. Birileri bunu siyasi bir pazarlık için kullanmak isteyebilir, ancak bu konu hassas bir konu. Bu alanların mayınlı alanlar olduğunu unutmamak gerek.
Alevi dergâhları konusunu Kültür Bakanlığına bağlarsanız, bu konuda sermayeyi kediye yönlersiniz. Yeni bir “Kalkancı vakası”na dönüşebilir bu iş!
Bu konuda başta Almanya üzerinden ABD, İngiltere, Fransa ve öte yandan Vatikan’dan başlayarak diğer birçok Avrupa ülkelerinin bu konuyla ilgisinin köklerinin çok eskilere dayandığını unutmayın!
Adnan Oktar yıllar öncesinden bugüne Mehdilik konusunu bütün İslam dünyasında taradı.
İran için bu konu zaten nerede ise “iman” konusu. Hristiyanlar için “Mesih”, Yahudiler için “Meşiah” konusu Kıyamet Teolojisinin merkezinde yer alan konular.
Dünya teolojik bir travma yaşarken, bütün bu konularda hem dini, hem siyasi açısından birçok eksilikler varken ve üstelik seçime giderken, böyle bir konunun bu şekilde siyasi olarak gündeme taşınması bana pek de mantıklı gelmedi.
Zaten Arap Şia’sı ile Fars Şia’sı, Hizbullah’la yemen Şia’sı kendi aralarındaki sorunu çözemezken, Türkiye’nin bu konuda ülkesinde bir tartışma başlatmasının mantığını anlamakta zorluk çekiyorum. Eğer birileri Alevilerden oy almak için böyle bir adım atıyorsa, bu planın geri tepeceğini görmek için konuyu azıcık bilenler size bu konuya bugün bu şekilde yaklaşmanızın doğru olmayacağını söyleyeceklerdir.
İçeride de görünen işler karışık, İsrail’le, Suriye ile yeniden ilişkiler kuruluyor. Alevi açılımı söz konusu. Ortodoksluk gündemde. Bakalım sırada kim ya da ne var!
Selam ve dua ile.
Abdurrahman Dilipak İletişim: [email protected]
YORUMLAR