Seçimlerin üzerinden 3 ayı aşkın zaman geçti.
24 milyon oy alan muhalefet, kıl payı seçimi kaybetti ve 20 yıllık AKP iktidarı, yeniden iktidar koltuğuna oturdu.
Yenilenen iktidar ilk iş olarak tam üç yıldır sürdürülen saçma sapan ekonomiden geri adım atarak “rasyonel ekonomik duruma” dönme kararı aldı.
Tabii yanlış ekonomik rejim nedeniyle ağır bir hasar gören ekonominin kurtulması o kadar kolay değil.
İktidarın yanlıştan dönmeye karar vermesi bile halka ağır zamlar, çok yüksek enflasyon ve geçim sıkıntısı olarak yansıdı.
Sosyal denge iyice bozuldu, gelir adaletsizliği had safhaya çıktı.
İktidar, devletin kılcal damarlarına kadar sızmış gücünü iyice perçinlemeye yönelik adımlar atılıyor.
Neredeyse ortadan kaldırılan demokrasi, hukuk düzeni ve özgürlükler de iyice kısıtlanmaya başladı.
Seçimlerdeki hileler, sayısını bilmediğimiz yabancı uyruklunun oy kullanması, kırsal alandan gelen aynı imzalara sahip blok oylar ise şaibeyi katlayarak artırıyor.
Buna karşı muhalefet tam üç aydır sadece kendi derdine düşmüş durumda.
Bunca sorun ortada dururken ve bir yerel seçime gidilirken tartışılan tek konu muhalefet.
İktidar medyası kendi çıkarı gereği bu sorunların hiçbirini konuşmuyor, tartışmıyor, sorgulamıyor.
Buna karşı muhalefet medyası tam bir aymazlık içinde sadece CHP’yi ve genel başkanını tartışıyor sürekli.
Garip hesaplaşmalar yapılıyor, kanıtlanması mümkün olmayan para ilişkileri, ayak oyunları sergileniyor.
Bu da muhalefete oy veren kitlelerde derin bir kaygı, karamsarlık ve umutsuzluk yaratıyor.
Şu an itibarıyla milyonlarca muhalif seçmen bu anlamsız tartışmaların etkisi altında oy kullanmama, sandığa gitmeme, sorunlarla ilgilenmeme yanlışına düşüyor.
İktidar medyasının “hezimet” sözlerine aldanıp bundan sonra hiçbir şeyin değişmeyeceğine inanan milyonlarca insan derin bir vehme kapılıyor.
Artık bunun sona ermesi gerek.
Özellikle muhalif kanallar, gazeteciler, akademisyenler ve yenilgi şoku içinde olan siyasetçilerin kendine gelmesi gerek.
“Doğruları söylemek” veya “özeleştiri yapmak” adı altında sürdürülen olumsuz propagandalar bitmeli.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu elbette koltuğa yapışıp kalmayacaktır, ancak bütün çabayı sadece bir kişinin istifasına yöneltmek, bunu olmazsa olmaz kabul etmek, başka hiçbir konuyu konuşmamak muhalefete sadece patinaj yaptırır.
Önümüzde bir yerel seçim var ve bu seçimde özellikle büyükşehir belediyelerinde muhtemelen mevcut başkanlarla seçime girilecek.
Bu seçimde CHP Genel Merkezi ve Genel Başkan yarışmayacak.
O halde öncelik ülke sorunlarına verilmeli, mevcut adaylar ya da yeni çıkacak adayların arkasına geçilmeli ve hesaplaşma seçim sonrasına bırakılmalıdır.
Seçime katılmama nedeniyle ortaya çıkacak duruma daha sonra yakınmanın bir anlamı olmayacağını herkes görmeli.
Özellikle kendini muhalefette konumlandıran ve sürekli kamuoyu önünde olanların kendine bir çeki düzen vermeleri, akıllarına başlarına toplamaları gerek.
CANIMI SIKAN ŞEYLER
Habertürk sunucusu kendi kurumuna isyan etmedi ki
Habertürk’te 10 yıldır haber sunuculuğu yapan Afşin Yurdakul önceki gün ekrandan veda etti.
Yurdakul veda konuşmasında “Bu meslek, gazetecilik büyük bir kıskaçta. Demokrasi olmadan hukukun üstünlüğü olmadan ifade özgürlüğü el üstünde tutulmadan da nefes alamaz. Nefes aldırmakta hepimizin görevi bu ülkede” dedi.
Sosyal medyada hayli ilgi gören bu istifadan sonra Habertürk yönetimi bir açıklama yaptı.
Şöyle dedi Habertürk yönetimi:
“Şikago Üniversitesi Öğretim Üyesi Profesör Ufuk Akçiğit ile geçtiğimiz hafta İBB’ye ait Beyaz Köşk’te yapılan nikah töreni ile evlenen Habertürk Tv spikeri Afşin Yurdakul, eşiyle birlikte yaşayacağı ABD’ye yerleşeceği için Habertürk’e veda etti. Nikahını İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun kıydığı çiftin nikah şahitliğini ise Merkez Bankası Başkan Yardımcısı Osman Cevdet Akçay, Ciner Medya Yönetim Kurulu Başkanı Kenan Tekdağ ve Profesör Daron Acemoğlu yapmıştı. Törene aile üyeleri de katılmıştı. Habertürk olarak, sevgili çalışma arkadaşımız Afşin Yurdakul’a kurumumuzdaki değerli çalışmaları için teşekkür eder, değerli eşiyle birlikte yeni yaşamlarında ömür boyu mutluluklar dileriz.”
Habertürk’ün bu açıklamasından sonra saraya yakın medya organlarında ve bağlı olan bazı internet sitelerinde “İşin gerçeği anlaşıldı” başlıkları atıldı.
Yapılan örtülü bir linçti aslında.
Afşin Yurdakul özel durumunu gizleyerek sanki baskı altında olduğu için atılmış gibi davranıyor iması yapıldı.
Oysa Afşin Yurdakul mesleği bırakırken gazetecilerin içinde bulunduğu durumu sergiledi.
Her kelimesi doğru bir açıklamaydı bu.
Ne kendi kurumuna bir saygısızlık yaptı ne de durumdan vazife çıkarmaya çalıştı.
Bu genç ve yetenekli arkadaşımıza yeni hayatında başarılar dilerim.
KOMİK
Saray medyası yine şecaat arz etti
Sarayın en militan gazetesi Sabah’ın manşetinde bir haber vardı cumartesi günü.
Başlığı şöyleydi: “Al iki milyonu evimi boşalt”
Özeti şu: “Ünlü bir iş insanının Bebek’teki şahane manzaralı apartman dairesinde aylık 60 bin lira kira ile oturan biri varmış. İş insanı evinin çok daha yüksek fiyata kiraya verebileceğini düşünmüş, mevcut kiracının bu kadar kirayı karşılayamayacağını düşünerek ‘Evi boşalt sana 2 milyon lira hava parası vereyim’ demiş. Kiracı da evi boşaltmış. İş insanı şimdi aynı evi 400 bin liradan kiralamak üzere ilan vermiş.”
Bazen “Bu yandaş medyada mercimek kadar akıl yok” diyorum ya boşuna değil.
Güya güzel haber yaptıklarını sanmışlar ama farkında olmadan AKP iktidarının ülkeyi nereye getirdiğini ifşa ediyorlar.
Hesapta enflasyon yüzde 58 ama fiyatlar anormal artmış, kiraların yanına yaklaşılamıyor, ev sahipleri gizlenen enflasyondan yararlanmak için hava parası bile veriyor.
Yani ülkenin çivisi çıkmış, bunlar “Aman ne güzel haber” diye manşete çekiyorlar.
BUNU YAZMAK GEREK
Sezgin Tanrıkulu ile artık vedalaşmanın zamanı geldi
Muhalefete en çok zarar veren bizzat muhalefet.
Sezgin Tanrıkulu uzun zamandır CHP’de milletvekili.
Bu süreçte elbette CHP’ye yararı da olmuştur ama genel bir muhasebe yapılırsa verdiği zararın daha fazla olduğu görülecektir.
Tanrıkulu, güneydoğu konusunda hiç olmadık anlarda çok tuhaf çıkışlar yapıyor.
Söylediklerinde belki bazı doğrular da olabilir ancak ne yazık ki ülkemizde doğrular değil algılar daha önemli.
AKP iktidarı son seçimde ana propagandasını CHP’nin ve birlikte hareket ettiği muhalefet partilerinin terörle iş birliği yaptığı, Kandil’den emir aldığı yalanıyla yaptı.
Açık söyleyeyim çok da başarılı oldu.
Milletin bir bölümü bu yalana inandı ve oylarını muhalefetten esirgedi.
Algı böyleyken Tanrıkulu’nun hiç gereği olmadığı halde terörle mücadele konusunda Türk Silahlı Kuvvetleri’ni suçlaması büyük yanlış oldu.
Yerel seçime çok az kala, iktidarın bu seçimde de benzer bir propagandayı yürüteceğini bile bile bu tür tuhaf açıklamalar yapmanın ne anlamı olabilir?
Gerçi CHP yönetimi, Sezgin Tanrıkulu’nun bu çıkışına tepki gösterdi ama diyorum ki artık bu durumlarda sadece tepki göstermek yetmez.
Artık uygun bir lisanla Tanrıkulu ile vedalaşmak gerek.
Bunca sıkıntılı gelişme içinde CHP’yi sanki terörle iş birliği içindeymiş gibi göstermek ve CHP’yi de bu konuda sürekli savunma halinde bırakmak olacak iş değildir.
MERAK ETTİĞİM ŞEYLER
Fenerbahçe Stadı’nın yeni adı tescil edilecek mi?
Fenerbahçe yönetimi alkışlanacak bir karara imza attı.
İstanbul Kadıköy’deki stadın yapıldığı günden beni Şükrü Saraçoğlu olan adı, oy birliği ile Atatürk Stadı oldu.
AKP iktidarının tüm ülkede Atatürk adını çeşitli bahanelerle kaldırdığı bir dönemde Fenerbahçe’nin bu cesur kararı alması geçekten çok takdir edilecek bir durum.
Ancak haberlerden aldığım bilgiye göre bir kulüp bir stada yeni isim veriyorsa, bunun için devletin ilgili birimlerinden onay alması gerekiyormuş.
Şimdi çok merak ediyorum; AKP iktidarı, Fenerbahçe’nin bu tarihi kararını onaylayacak mı yoksa onaylamayacak mı?
CAN ATAKLI
YORUMLAR