18 Ekim iradesi ile cumhurbaşkanlığı görevine getirilen Cumhurbaşkanı Ersin Tatar'ın savunduğu ve Anavatan Türkiye'nin de desteklediği egemen eşitlik temelinde iki devlete dayalı çözümü hazmedemeyenler, kabullenmek istemeyenler sinsi plan ve tuzaklar kurma peşindeler. Cumhurbaşkanlığı seçiminin mağlubu Akıncı gibi 18 Ekim iradesini kabullenemeyen, Rum-Yunan ikilisi, üyesi oldukları Avrupa Birliği (AB) ve emperyalist batı yönetiminde hiçbir işe yaramayan Birleşmiş Milletler (BM) de vardır. ABD'de yeni Başkan Biden tarafından Dışişleri Bakanı olarak atanacağı açıklanan Antony Blinken de tavrını ortaya koymuştur. Bunlar hala daha 18 Ekim'de KKTC'de seçim olmamış, halkımız yeni iradesini ortaya koymamış, Akıncı tasfiye edilmemiş, yerine Ersin Tatar seçilmemiş gibi alçak bir psikoloji içerisinde hareket etmektedir. Bu durum, Kıbrıs Türk halkına ve yeni seçilen Cumhurbaşkanımız Ersin Tatar'a karşı kabul edilmesi mümkün olmayan bir saygısızlık ve hadsizliktir.
BM Genel Sekreteri'nin Kıbrıs özel temsilcisi Jane Holl Lute'un ay sonunda Kıbrıs'a gelerek 1 Aralık'ta Cumhurbaşkaı Ersin Tatar ile görüşeceği açıklandı. Lute, sözde 5'li Konferans hazırlığı yapmak için geleceği Kıbrıs'ta aslında Cumhurbaşkanı Tatar'ı federasyon görüşmeye ikna etmeye çalışacaktır. Tatar, Lute'un oyununa gelmeyecek kadar uyanıktır. Tatar 5'li konferansta egemen eşitlik temelinde iki devlete dayalı çözüm modelinin masada olmasını Lute'dan talep edecektir. Bu gelişmeler sonrasında faşist Eokacı Rum lider Anastasiadis'in 2021 Ocak ayında yapılması beklenen konferansa gelmeme ihtimali yüksektir.
Cumhurbaşkanı Tatar'ın ortaya koyduğu iki devlete dayalı çözümü sulandırmaya, hatta Tatar'ı yeniden federasyon görüşmeye zorlamaya, ikna etmeye yönelik çalışmalar ayyuka çıkmıştır. Rum yönetimi, Garantör İngiltere, ABD, AB ve BM enerjisini bu yöndeki çalışmalara kanalize etmiştir. AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell'in ve BM Genel Sekreteri'nin Sözcüsü Spethennie Dujarric'in Kıbrıs konusunda yaptıkları son açıklamalar Kıbrıs Türk halkının iradesini yok sayma alışkanlığını sürdüreceklerini göstermektedir.
Güney Kıbrıs basınında çıkan haberler 18 Ekim iradesine karşı çalışmaları ve oynanmakta olan oyunları, kurulan tuzakları açıkça gözler önüne sermektedir. Rum basınına yansıdığı şekli ile BM'nin, güya gayrı resmî bir 5'li konferansta katılımcılar tarafından gündeme getirilmesi halinde Kıbrıs sorununda bütün alternatif senaryoları görüşmeye hazır göründüğünü bildiren haber bana göre koskocaman bir kandırmacadır. BM'nin mevcut parametrelerden ve Crans Montana'da kaldığı yerden, Berlin 3'lü Zirvesinde üzerinde mutabakat sağlanan noktadan müzakerelere başlamak istediğini hem BM Genel Sekreteri Guterres hem de Sözcüsü Dujarric, kamuoyu ile paylaşmıştır. Türk tarafı olarak 18 Ekim iradesinin arkasında durulmalı, geçmişte olduğu gibi, tezlerimizi bir yana bırakıp yeniden federasyon görüşmek gibi bir yanlışı tekrarlamamamız şarttır.
Rum tarafı engellemek istiyor
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın 15 Kasım KKTC'nin 37. kuruluş yıldönümü kutlama töreninde yaptığı konuşmada KKTC cumhurbaşkanı Ersin Tatar'a yönelik 'Azerbaycan'a ziyaret durumu farklı bir noktaya getirir' şeklindeki sözlerinin ardından, 17 Kasım'da gerçekleşen kabine toplantısı sonrasında düzenlediği basın toplantısında da 'Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti gerçeğini bölgede ve tüm dünyada kabul ettirecek bir döneme girdiğimize inanıyorum…Yeni bir gelecek inşası için kollari sıvadık' ifadesi KKTC'nin yakında tanınması için kampanya başlatılacağını müjdeleyen olumlu açıklamalardır.
Erdoğan'ın bu açıklamaları sonrasında KKTC ve Türkiye medyasında yayınlanan haber ve yorumlarda, talep edilmesi halinde KKTC'nin birçok dost ve kardeş ülke tarafindan tanınmasının sözkonusu olduğu yazıldı.
KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar'ın egemen eşitlik temelinde iki devlete dayalı siyaseti çerçevesinde KKTC'nin tanınması misyonunu gerçekleştirmek için yurt dışı ziyaretler yapacağını açıklamasının ardından Rum-Yunan ikilisinin paçaları tutuştu. KKTC'nin tanınması halinde iki asırlık Megali İdea ülküsü, Enosis hedefi ve Kıbrıs'ı elenleştirme hayalinin ortadan tamamen kalkacağını gören Rum Yönetimi Dişişleri Bakanı Hristodulides, KKTC'nin tanınmasını önlemek amacıyla girişimler başlattı.
Artık ok yaydan çıkmıştır ve Kıbrıs Türk halkı, KKTC'nin tanınması yönünde kararlı adımlar atmaya başlamıştır. Emperyalist Batı ile Rum-Yunan ikilisinin çabaları nafiledir; kolay olmasa da Kıbrıs Türk halkı Devletimiz KKTC'yi tanıtacak ve uluslararası toplum içerisindeki haklı yerini alacaktır.
YORUMLAR