Rum tarafı Türkiye'nin garantörlüğünün, tek yanlı müdahale hakkının ve adadaki varlığının ortadan kalkmadığı bir anlaşmayı onaylamayacağını söylemektedir. Kıbrıs Türkü'nü siyasi eşit olarak görmediğini, hiçbirşeyi, -güç-yönetim-egemenlik- paylaşmayacağını vurgulamaktadır. Rumun istediği, üniter yapıdaki kendilerinin egemen olduğu bir sisteme yamalanmamız ve yokolup gitmemizdir. Bu kadar net bir görüş ortaya koyan Rumlarla Akıncı hala daha neyi görüşecektir? Daha bir hafta önce hidrokarbonlar ile ilgili komite kurulmasını reddeden, işbirliği yapmak istemeyen Rumlarla görüşülecek ne vardır?
Akıncı KKTC hükümetine ve Türkiye'ye danışmadan BM Genel Sekreteri'ne yazdığı mektupta gayri resmi 5'li toplantı talebinde bulunmuştur. Amacı nedir? Rumun tutumunu öğrenmek! Akıncı Kıbrıs Türkü'nün aklıyla alay etmektedir… Rumun fikri son 50 yıldır, 100 yıldır aynıdır, değişmemiştir… Hedef tektir, Enosisitir. Hedef adanın tamamının Yunanlaştırılmasıdır, Helen devleti kurulmasıdır. Akıncı bunu anlayamamış olabilir mi? Olamaz! O zaman neden ısrarla olmayacak duaya amin demektedir?
Rum tarafı Akıncı'nın müzakerelere başlama önerisine balıklama dalmıştır. Zaten Anastasiadis de Haziran ayında Guterres'e yazdığı bir mektupta müzakerelerin Crans Montana'da kaldığı yerden devamını istemişti… İki lider muhtemel 5'li görüşmeden önce 9 Ağustos'ta buluşmaya karar verdiler.
9 Ağustos buluşmasının gündeminde, müzakerelerin yeniden başlaması için koşulların tartışılması öngörülmektedir. Anastasiadis müzakerelerin Crans Montana'da kaldığı yerden devamına hazırdır. Anastasiadis son aylarda Anavatan Türkiye'nin Kıbrıs'taki haklarımızı fiilen aramasından, bölgeye sondaj gemileri göndermesinden çok rahatsızdır. Müzakerelerin başlamasıyla bundan kurtulacağını hesaplamaktadır.
Crans Montana'nın çöküş nedeni Rum tarafının vermeden alma peşinde olmasıydı. Hiçbirşey vermeden alma, Rumun 50 yıldır müzakerelerdeki stratejisi olmuştur. Müzakere masasında Türklerin vereceği ödünler alınmasa da, müzakere etmek ve mevcut statükoyu sürdürmek Rumun işine gelmektedir. Birkaç gün önce Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu, Anastasiadis'in kendisine 'Rumların Türklerle hiçbirşey paylaşmak istemediğini bu nedenle de en doğru çözümün iki devlete dayalı çözüm olacağını' söylediğini anlatmıştır.
Türkiye, Kıbrıs Türkünün çalınmış/gaspedilmiş haklarını sadece masada müzakere yoluyla alamayacağını anlamıştır. Yani Rumun kendi isteğiyle, güzellikle çaldıklarını/gaspettiklerini geri vermeyeceğini iyice kavramıştır. Rumun aklındaki federasyonun bizim anladığımız, iki tarafın siyasi eşitliğine, eşit egemenliğine dayanmadığını görmüştür.
Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu bu nedenle Crans Montana sonrasında yeni fikirlere açık olunmasını Akıncı'dan istemiştır. Hatırlayacaksınız Akıncı Çavuşoğlu'nun bu önerisini reddetmiş ve federasyondan başka birşey konuşmayacağını, halkın onu federasyon hedefine ulaşmak için seçtiğini söylemiş, Türkiye'ye nispet yaparcasına, aklı sıra meydan okurcasına Guterres belgesini müzakerelerde stratejik bir paket anlaşma olarak kabul ettiğini açıklamıştı. Akıncı 2015'te kendisini seçen iradenin ortada olmadığı gerçeğini görmek istememektedir. Ocak 2018'de yapılan Milletvekili Erken Genel Seçimi'nde Cumhuriyet Meclisinde çoğunluğu 'iki devlete dayalı' çözüm isteyen partilerin almış olduğu gerçeğini gözardı etmektedir. Hükümetin programında federasyonu reddetmesini takmamaktadır..
9 Ağustos buluşması Akıncı'nın siyasi geleceği için önemlidir... Anastasiadis'in özellikle Türkiye'nin garantörlüğü, Türk tarafının siyasi eşitliği, karar almada etkin katılımı konularında ufak bir gevşemesi, geri adımı müzakerelerin önünü açacak ve Akıncı'yı rahatlatacaktır. Müzakereler başlarsa Anastasiadis de rahatlayacaktır. Ne var ki Anastasiadis duruşundan ödün vermeden müzakerelerin başlamasını istemektedir. Tabi ki bu mümkün değildir.
9 Ağustos görüşmesine Anastasiadis herzaman olduğu gibi yine taleplerle gelecektir. Türkiye'nin Kıbrıs etrafındaki denizlerde sürdürdüğü sondaj ve keşif faaliyetlerinin sonlandırılmasını isteyecektir. Müzakerelere kaldığı yerden, yani ilk madde olarak Türkiye'nin garantörlük konusunun görüşülmesini isteyecektir. Bunlarda istediği sonuçları alırsa federal modelin nasıl olması gerektiğini, merkezin güçsüz, kurucu devletlerin güçlü olacağı bir düzeni konuşmaya hazır olabileceğini söyleyecektir. Akıncı buna balıklama dalmaya hazırdır. Ancak gerek KKTC Hükümeti ve gerekse Türkiye bu ayak oyununa gelmeyeceğini ortaya koymuştur. Sonucu olmayacak ve takvimsiz bir sürecin başlamasına Hükümet ve Türkiye izin vermeyecektir.
YORUMLAR