Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’ın egemen eşitlik temelinde iki devletin işbirliğine dayalı çözüm siyaseti,2020’de Kıbrıs Türk halkı tarafından gerekli desteği almasından günümüze, sözkonusu ada gerçeklerine uyumlu ve bizim için onurlu siyasetimizin dünya tarafından gerekli ilgiyi görmesi Rum-Yunan ikilisinin tüm plan ve hedeflerini alt üst etti. Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) Başkanı faşist Eokacı Nikos Hristodulidis’in bu yılın Şubat ayında göreve geldiğinden beri tek hedefi KKTC’nin gitgide güçlenen tanınma siyasetini baltalamak oldu.
Hristodulidis, Anavatan Türkiye’nin de desteklediği iki devlete dayalı siyaseti şiddetle reddederken, kapı kapı dolaşarak bu yönde girişimler başlattı. Güya çözüm istiyormuşçasına, samimiyetten ve ciddiyetten uzak, biran önce müzakerelerin Crans Montana’da kaldığı yerden başlaması için çırpınıp durmaktadır. Türk tarafı federasyon görüşülmeyeceğini, egemen eşitliğimiz, eşit uluslararası statümüz tanınmadan müzakerelerin başlamayacağını defalarca açıkladı.
AB, ABD, İngiltere ve BM’nin ada gerçeklerini çok iyi bilmelerine rağmen maalesef Rum tarafının başarısız olmuş, çökmüş federasyon maskaralığına desteği sürmektedir. Bu amaçla BM Güvenlik Konseyi kararları doğrultusunda taraflar arasında ‘ortak zemin’ olup olmadığını tespit için Guterres’e kişisel temsilci atattırdılar. Resmi ataması yakında yapılacak ‘kişisel temsilci’ Kolombiya eski Dışişleri Bakanı Maria Angela Holguin Cuellar’ın nafile girişimlerine 1 Ocak’tan itibaren başlaması bekleniyor. Cuellar’ın hangi çerçevede ve ne kadar süre için bu görevi sürdüreceği hususunda taraflar arasında görüş ayrılıkları süredursun Güney Kıbrıs propaganda mekanizması da tarihte görülmemiş yalana dayalı manipülatif haberleri Rum basınına sızdırtmakta, istedikleri doğrultuda yorumların paylaşılmasını sağlamaktadır. Rumların en son yaydığı kuyruklu yalanı Anavatan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Dubai’de 30 saniye ayaküstü görüştüğü Hristodulidis’i Ankara’ya davet ettiğidir. Rum medyası ve Rum siyasi partileri, sonradan Hükümet Sözcüleri tarafından yalanlanan bu saçmalığı hala tartışmaktadır. Türkiye’nin tanımadığı GKRY Başkanı Hristodulidis’i Erdoğan’ın davet etmesi olası değilken, tamamen algıya yönelik, Kıbrıs’la ilgili kararların Ankara’dan alındığı, KKTC’nin karar almada etkisiz olduğu anlamına gelecek bu girişim önümüzdeki süreçte, özellikle AB nezdinde Türkiye’nin suçlanması için ön hazırlıktan başka bir şey değildir. Hele hele daha dün, Erdoğan’ın Tatar’a Kıbrıs konusunda açıklama yapmama yasağı getirdiği iddiası da iplerin tamamen Ankara’nın elinde olduğu algısının yerleşmesine yöneliktir. Türk tarafının izlediği Kıbrıs siyasetinin KKTC ve Türkiye üst düzey makamları arasında istişare edilerek belirlendiği gerçeğini yok sayan Güney Kıbrıs merkezli organize operasyonların başarıya ulaşması mümkün değildir. Hristodulidis maalesef yarım aklıyla, Bizans oyunlarıyla, Cumhurbaşkanı Tatar ve Dışişleri Bakanı Ertuğruloğlu’nun Cumhurbaşkanı Erdoğan’a duydukları güven ve saygıyı, istismar ederek, KKTC makamlarını Erdoğan’ın kuklasıymış gibi göstermeye ve aşağılamaya çalışmaktadır. Hristodulidis’in hedefine ulaşmak için her yolu mubah saydığı bu çirkin ve bana göre onursuz siyaset amacına ulaşamayacaktır.
BM Genel Sekreteri’nin resmen atamasını duyurması an meselesi olan, tarafların olur verdiği, temsilci Maria Angela Holguin Cuellar’ın üstleneceği görev ile ilgili Güney Kıbrıs’ta beklentiler tavan yapmış vaziyettedir. Başarısız olacağı şimdiden belli olan Cuellar’a ilk yol gösteren Hristodulidis oldu. Hristodulidis bir etkinlikte yaptığı açıklamada “Daha önceki temsilcilerden ya da uzmanlardan edindiğim tecrübeleri göz önünde bulundurarak istediğim şey, Kıbrıs’ı sadece yirmi dört ya da kırk sekiz saatliğine ziyaret etmemeleri gerektiğidir. Elbette temsilci elbette Ankara’yı, Londra’yı, Atina’yı, Brüksel’i ziyaret edecek. Ancak müzakerelerin, üzerinde mutabık kalınan çerçeve temelinde yeniden başlaması için gerekli koşulların, tartışma yoluyla yaratılabilmesi için, buraya gelip bizimle birlikte çalışması gerekir” dedi. Güney Kıbrıs’ta yapılan yorumların en gerçekçisi şu şekildedir: “Şu anda iki taraf arasında bir uçurum var. Bir yandan Kıbrıs Rum tarafı müzakerelerin 2017 yılında Crans Montana’da kesintiye uğradığı noktadan devam etmesini isterken, diğer yandan Türk tarafı ön koşul olarak egemen eşitliğin tanınmasını ve iki devletli çözümü talep etmektedir. Yeni temsilcinin önündeki zorluk, müzakerelerin yeniden başlamasını sağlayacak ortak zemini bulmaktır. Bazıları, Kıbrıs Rum tarafının, Kıbrıslı Türklerin siyasi eşitliği konusunda ikna etmeyi başarması halinde, belki diğer tarafın egemen eşitlik iddiasından geri adım atacağına inanmaktadır. Bazıları ise Türk tarafının amacının, yeni bir başarısızlık durumunda, KKTC’nin kendisine yeni bir uluslararası rota sağlayacak bir statünün tanınmasıyla yükseleceği gerçeğini sabitlemek olduğuna inanıyor.” Bu arada garantör İngiltere Dışişleri Bakanlığı’nın, egemenlik konusunda ‘karşılıklı birer geri adım’ atılmasını öngören bir senaryo çalıştığı ve BM Genel Sekreteri’nin şahsi temsilcisi Cuellar’ın Kıbrıs’a gelişi öncesinde perde gerisinde zemin hazırlığına başladığı bildirildi. Türk tarafı olarak egemenliğimizden geri adım atmayacağımız, tanınma olmadan müzakere masasına dönmeyeceğimiz, Rum tarafının da mevcut siyasetlerinden milim uzlaşıya yönelik adım atmayacağı dikkate alındığında, Hristodulidis’in yalan, dolan, manipülasyon ve çirkeflikle bir yere varamayacağını, Cuellar’ın da 6 ay Kıbrıs’ta tatil! yaptıktan sonra ülkesine başarısız bir karne ile döneceğini söylemem yanlış olmayacaktır.
YORUMLAR