Hedef tektir; tanınmadan başka yolumuz yoktur…
Bu köşede 20 Haziran tarihinde paylaştığım
‘Tanınma, tanınma, tanınma’ başlıklı yazımda KKTC’nin ve Kıbrıs Türk halkının bekasının muhakkak tanınmadan geçtiğini; yaşamakta olduğumuz birçok iç ekonomik/siyasi/sosyal sorundan, dışta haksız ambargo ve izolasyonlardan kurtulmanın yegâne yolunun tanınmadan geçtiğini vurgulamıştım. KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’ın Salı günü Londra’dan dönüşünde Ercan havalimanında yaptığı açıklamada
“KKTC tanınsın demedik; direkt uçuş, direkt ticaret ve direkt temasa razıyız” söylemi, tanınma hedefimizin sulandırılmasıdır, tanınma hedefinden sapmadır. Tanınma konusunun devletin en üst makamı tarafından ağza alınırken hassas davranılması, söylenecek kelimelere özen gösterilmesi oldukça önemlidir. 20 Haziran’da paylaştığım, tanınmanın önemine dikkat çektiğim yazımdaki bazı bölümleri tekrarlamamda yarar var düşüncesindeyim. 1974 sonrasında, 1975’te Kıbrıs Türk Federe Devletini kuran ebedi liderimiz Rauf R. Denktaş ve arkadaşları, 1983 yılında da, Rumların uzlaşmaz ve maksimalist tutumları nedeniyle KKTC’yi kurdu. Kapıyı federasyona kapamayan Kıbrıs Türk halkı, 2004’te adanın yeniden birleşmesini sağlamaya yönelik Annan Planı referandumuna olur verirken Rumlar, Plan’ı reddetti. 2004 sonrasında Cumhurbaşkanlığı görevine gelen federasyoncu/Birleşik Kıbrısçı Mehmet Ali Talat ve tavizci/teslimiyetçi Mustafa Akıncı yeniden birleşmede başarılı olamadılar. Gambari süreci, Mont Pelerin ve Crans Montana’daki zirvelerden hiçbir sonuç alınamazken, Kıbrıs Türk halkı, Rum-Yunan ikilisinin adanın tamamına hâkim olma hedefini çok net bir şekilde anlamış oldu. 2020’de yapılan cumhurbaşkanlığı seçiminde egemen eşitlik temelinde iki devletin iş birliğine dayalı çözümden yana olan Ersin Tatar göreve geldi. Halkın iradesi federasyon kapısını kapattı. Nisan 2021’de Cenevre’de gerçekleşen 5+BM gayriresmî Kıbrıs Konferansı’nda Cumhurbaşkanı Tatar yeni siyasetini taraflara resmen bildirdi ve 6 maddelik çözüm reçetesini sundu. Tatar, egemen eşitliğimiz ve uluslararası eşit statümüz tanınmadan müzakere masasına dönülmeyeceğini dünyaya duyurdu. Anavatan Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 2022/2023 yıllarında,77. ve 78. BM Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmalarda resmen KKTC’nin tanınması çağrısı yaparken, KKTC, 2022 yılının Kasım ayında Özbekistan’ın Semerkant kentinde gerçekleştirilen Türk Devletleri Teşkilatı(TDT) Devlet Başkanları Konseyi 9. Zirvesi’nde gözlemci üye kabul edildi. KKTC ilk kez, 16 Mart 2023 tarihinde Ankara’da gerçekleşen TDT Olağanüstü Zirvesi’nde Cumhurbaşkanı Tatar tarafından temsil edildi. KKTC Cumhurbaşkanı Tatar, geçtiğimiz Mayıs ayı başında, Gambiya’nın başkenti Banjul’da düzenlenen 15. İslam İşbirliği Teşkilatı (İTT) Devlet ve Hükümet Başkanları Zirvesi’nde, ‘Kıbrıs Türk Devleti’ olarak değil resmî anayasal adımızla ‘Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ olarak ülkemizi temsil etti. Bütün bu gelişmeler çerçevesinde yukarıda da belirttiğim üzere, KKTC’nin ve Kıbrıs Türk halkının bekasının muhakkak tanınmadan geçtiği; yaşamakta olduğumuz birçok iç ekonomik/siyasi/sosyal sorundan, dışta haksız ambargo ve izolasyonlardan kurtulmanın yegâne yolunun tanınma olduğu çok nettir. Şu andaki tek hedefimiz devletimiz KKTC’nin tanınmasıdır; Türkiye’nin desteklediği, Cumhurbaşkanı Tatar’ın savunduğu siyaset, iki devlete dayalı çözüm de bunu gerektirmektedir. Gelinen noktada, KKTC Cumhurbaşkanı Tatar,
"KKTC tanınsın demiyoruz" diye bir cümle kurmaktan kaçınmalı, 3D denilen,
‘direkt uçuş, direkt ticaret ve direkt temasa razıyız’ diyerek, tanınma hedefimizden sapma veya geri adım atılıyor anlamı çıkarılabilecek söylemlerden kaçınmalıdır. Cumhurbaşkanı Tatar, 2.Cumhurbaşkanı Talat’ın görevi boyunca, KKTC'nin tanınması talebinde bulunmadan doğrudan ticaret, doğrudan uçuş ve izolasyonların kaldırılması için çok uğraştığını, başaramadığını unutmamalı, KKTC tanınmadan bunların elde edilemeyeceğini ise aklından bir an bile çıkarmamalıdır. Bu aşamada şu soruları sormak zorundayım:
Tanınma olmadan iki devletli çözüm nasıl gerçekleşecektir? İki devletli çözümün yegâne şartı KKTC’nin tanınması değil midir? 3D gibi açılımlar, ‘KKTC tanınsın demiyoruz’ gibi söylemler, anavatan Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın BM Genel Kurulu’nda 2 kez yaptığı KKTC’nin tanınması çağrılarından geri adım değil midir? KKTC TANINMALIDIR talebinin cesaretle ve yüksek sesle dile getirilmesi şarttır. KKTC tanınmasın, 3 D’ye razıyız demek bizi bir yere götürmez. KKTC tanınırsa diğer taleplerimiz zaten sorunsuz gerçekleşecektir. 3D söylemi, arabayı atın önüne koymaktan başka bir şey değildir ve bizi hiçbir yere götürmeyecektir. Bu Tayvan statüsüne razı olmaktır. Bazılarını bu açılım tatmin edebilir ama 1.5 asır süren bir mücadele sonucu bağımsız devlet kuran Kıbrıs Türk Halkını tatmin etmez, Büyük Türk Milleti’ni tatmin etmez. Tanınma Kıbrıs Türk halkının hakkıdır. KKTC Cumhurbaşkanlığı makamında oturan her kim olursa olsun bu hakkımızı, haklı talebimizi tavizsiz savunmak zorundadır.
KKTC'nin tanınmasını savunmak iki devletli çözümün gereğidir. KKTC tanınmadan iki devletli çözüm sağlanamaz. KKTC'nin tanınmasını istemeyiz derseniz iki devletli çözümü nasıl gerçekleştireceksiniz
YORUMLAR