Herkese şahane bir Pazar günü dileyerek yazıma başlamak istiyorum. Pandemi o, bu, şu derken, kapalı sahnelerin açılması ardından uzun bir aradan sonra canlı canlı oyun izleyerek resmi açılışımı geçtiğimiz hafta yaptım. Nasıl özlemişim anlatamam. Öncelikle pandemi kurallarından bahsetmek istiyorum. İlk oyun açılışımı sevdiğim sahnelerden “DasDas Sahne” ile yaptım. Kurallara sıkı sıkıya bağlı olan sahne, tedbirleri ve kontrolleri elden bırakmıyor.
Oyun için salona girmeden önce ilk adımda HES kodunuzu okutuyorsunuz. Daha sonra ikinci adımda ise biletinizi barkodunu ikinci yetkiliye okutarak salona sıfır temas ile giriş yapıyorsunuz. Salona girdikten sonra seyirciye sürekli bir şekilde anons yapılıyor. “Maskeleriniz oyun boyunca salonda olduğunuz sürece indirilmemesi ve takılı olması rica ediyoruz.” Son olarak küçük bir detaya daha değinerek oyundan bahsetmeye başlamak istiyorum. Nedense oyun sırasında konuşmamayı öğrenemeyen insanlar hala hayatımızda mevcut. Oyunu oyun sırasında değil de, oyun sonrasında salondan çıktıktan sonra tartışmasını, fikir alışverişlerinizi, düşünceleriniz paylaşmayı öğrenseniz. Oyun sırasında yapılan konuşmalar hem diğer seyircilere büyük bir saygısızlık hem de oyunculara büyük bir saygısızlık. Lütfen artık bunları tekrar tekrar söylemeye gerek yok, bu bir görgü kurallıdır. Artık öğrensek çok iyi olmaz mı?
Gel gelelim uzun bir aradan sonra sahnede izlediğim ilk oyuna. Benim pandemi sonrası ilk oyunum aynı zamanda DasDas Sahnesi’nin de ilk Shakespeare uyarlaması. Shakespeare’in en çok uyarlanan eserlerinden “Romeo ve Juliet” bir kez de “DasDas Sahne” tarafından sahneye kondu. Bu çok farklı bir “Romeo ve juliet” sınırları aşan, kalıbının dışına çıkan etkili bir uyarlama olmuş. Oyunun yönetmen koltuğunda Mert Fırat ve Nagihan Gürkan var. Romeo karakterine Deniz Can Aktaş hayat verirken, Juliet karakterine Naz Çağla Irmak hayat veriyor. Usta isimlerinde içinde yer aldığı oyuncu kadrosunda, Ayberk Aladar, Barış Gönenen, Başak Kıvılcım Ertanoğlu, Ertuğrul Gümrükçüoğlu, Onur Tanyeri, Can Avcı, Ceren Boz, Sinan Gülşen, Ümit Erlim, Hülya Gülşen ve Erdem Akakçe yer alıyor. Verona’lı iki düşman ailenin imkânsız aşka tutulan çocuklarının hikâyesi. Naz Çağla Irmak kalıpları yıkan bir juliet olmuş diyebilirim. Juliet karakteri aslından seyirciye tam bir ters köşe olmuş. Romeo karakterine hayat veren Deniz Can Aktaş ise performansı ile zayıf kalmış. Tiyatro sahnesindeki deneyimsizliğine vermek gerek. Kendisini teatral olarak geliştirmeye ihtiyacı var. Fakat oyun içerisindeki en büyük şansı ise ümit Erlim ve Barış Gönenen’in göz doldurucu efsane performansları kendisini kurtarıyor. İki oyuncunun da oyunculuğuna hayran kaldım. Oyun içerisinde en başarılı performans kuşkusuz bir şekilde Barış Gönenen’e ait diyebilirim. Değerli usta Erdem Akakçe hem Juliet’in babasına hayat verirken hem de imkânsız âşıkların gizli nikâhlarını kıyan Rahip rolü ile karşımıza çıkıyor. Oyun içerisinde en etkili performanslardan biri de kesinlikle dadı karakterine hayat veren Başak Kıvılcım Ertanoğlu’ ydı. Oyunda en dikkat çeken detaylardan birisi ise kullanılması tercih edilen kostümlerdi. Hem günümüz hem klasik dönemin izlerini barındıran kollar, yakalar, şapkalar tercih edilmiş. Oyun içerisinde günümüz kıyafetleri tercih edilirken, yapılan küçük dokunuşlarla hikâyemiz Rönesans dönemine ait hatırlatması yapıyor. Seyirci o an da hem günümüzde hem de Rönesans döneminde var olan izler ile oyunun içerisinde kayboluyor. Oyunda kullanılan dekor ise “DasDas Sahne” farkını hatırlatıyor. Bembeyaz inşaa edilmiş bir platform ve devamında aşağı doğru inen merdivenler. Merdivenler bir bütün olsa da iki tarafında kullanılan ayrı renklerdeki sarı ve mavi halılar iki aileyi temsil edercesine yerleştirilmiş. Merdivenlerin hemen kenarında köşede kalan bir yatak dikkatimi çekiyor. Eski dönemlerin yataklarını hatırlatıyor. Sahnenin ortasında yapılmış bir bölüm ve o bölümün iki yanına kurulmuş mağaza hissiyatı veren iki alan oluşturulmuş. Bir tarafta duran şezlong, dantel şemsiye, buz kovasında dinlendirilen şampanya, askılardaki kıyafetler, kırmızı ayakkabılar var. Bir tarafta ise çizgili bluzlar ortada bir mağaza vitrin bölümü gibi bir alan daha manken kafası üzerinde bir şapka, askılarda kıyafetler yer alıyor. Salona ilk girdiğim anda en çok dekor merak uyandırdı. Oyun dekorundan kendisini belli ediyor. Sanki seyircisine diyor ki, “farklı bir Romeo & Juliet ile karşınızda olacağız.” Dekor içerisinden dikkatimi çeken detaylardan biri de küçük küçük şişelere mavi ve sarı suların aynı halılar gibi iki ayrı tarafa yerleştirilmiş olmasıydı. Adeta oyunun içerisinde yer alan zehir sahnesine vurgu yapıyor. “DasDas Sahne”de izlediğim hiçbir oyundan pişman olmadım. Gene güzel, sıra dışı, çarpıcı bir uyarlama izledim. Kullanılan müzikleri, dekorları, kostümleri ile çok farklı bir Romeo & Juliet olmuş. Emeği geçen herkesin emeğine, yüreğine sağlık. Alkışınız bol olsun…
Uzun bir aradan sonra, mutlaka izlenecekler listenize almanızı tavsiye ederim. Kendinize bir zaman yaratarak, 2 perde, 135 dakikadan oluşan bu oyuna kesinlikle gidin derim. Maske ile oyun izlemek çok zorlayıcı oluyor. Fakat buna değiyor. Hepimiz fedakârlıklar yapmak zorundayız.
Sağlıkla, Sevgiyle ve Sanatla kalın…
Sevgilerle,
Merve ÖZGÜNEŞ
OYUNCU
YORUMLAR