Cemal Granda anlatıyor:
O zamanlar şimdiki gibi yüzlerce değil, yılda ancak birkaç tane Türk filmi çevrilir ve bunlar haftalarca sinemaların afişlerinde kalırdı. İzinli bir günümde sinemaya gitmiştim. Türk filmciliğinin yeni yeni gelişmeye başladığı günlerdi. Muhsin Ertuğrul’un ‘İstanbul Sokaklarında’ filmi oynuyordu. Akşam dönüşte merdivenlerde Atatürk’le karşılaştım:
-‘Nereye gittin?‘ diye sordu.
Sinemaya gittiğimi söyledim.
-‘Güzel miydi?‘ dedi.
-Fevkalâde, diye karşılık verdim.
Atatürk emir verdi. Hazırlık yapıldı ve o gece İstanbul Sokakları filmine gitti. Saat yirmi üç sıralarında döndüğü zaman:
-‘Çelebi Efendi, iyi vakit geçirdik,’ dedi.
Atatürk, Lâtife Hanım’la evli olduğu yıllarda İzmir’de ‘Ateşten Gömlek’ filmini görmüş ve başrolünde oynayan Bedia Muvahhit’i çok beğenerek sahneye çıkması için öğütte bulunmuştu. Fakat ondan sonra askerî filmler ve manevra filmlerinin dışında film görmemişti. Cumhurbaşkanı olduktan sonra Ankara’da ilk gördüğü film İstanbul Sokakları oluyordu. Üstelik bu filmi benim tavsiyemle görmüş ve çok hoşuna gitmişti. İsteseydi o filmi Köşke getirtir, oturduğu yerden seyredebilirdi. Ama Atatürk, bir halk çocuğuydu. Halkın içinde yaşamaktan hoşlanıyor, halkın gittiği yerlere gitmek için vesileler arıyordu. Sinemaya gidişi de sadece bir vesileden başka bir şey değildi. Sinemada halkla beraber film görmek, halkın beğenisini ölçmek O’nun daha çok hoşuna gitmişti.
Atatürk, kendi hayatını bir film halinde tespit etmek için Münir Hayri Egeli’ye bir senaryo imzalamıştı. ‘Ben Bir İnkılap Çocuğuyum’ adını verdiği bu senaryonun büyük bölümünü kendisi dikte etmiş, iki kez de kendi el yazısıyla üzerinde düzeltmeler yapmıştı. Bu iş bittiği zaman şöyle demişti:
-‘Sinema, gelecekteki Dünyanın bir dönüm noktasıdır. Şimdi bize basit bir eğlence gibi gelen radyo ve sinema, bir çeyrek yüzyıla kalmadan yeryüzünün çehresini değiştirecektir. Japonya’daki kadın, Amerika’nın göbeğindeki siyah adam, Eskimo’nun dediğini anlayacaktır. Tek ve birleşmiş bir Dünyayı hazırlamak bakımından sinema ve radyonun keşfi yanında tarihte devirler açan matbaa barut ve Amerika’nın keşfi gibi olaylar birer oyuncak yerinde kalacaktır.’
Ben Bir İnkılap Çocuğuyum filmi çekilemedi. Ne Atatürk’ün sağlığında, ne de ölümünden sonra. 1947 yılında Cemal Kutay’ın yayınladığı Millet Dergisi’nin öncülük ettiği Atatürk Sevgisi filminin çekimi için yüzlerce üniversiteli genç, rol almak üzere başvurduğu halde, o zamanki C.H.P. iktidarı Atatürk’ü küçük düşüreceğiz gerekçesiyle filmin çekimine izin vermemişti. Atatürk Kanunu çıktıktan sonra Atatürk’le ilgili film çekimi işlemi de durdu. Sadece Kurtuluş Savaşı’yla ilgili film çeviren yönetmenler, bazı bölümlerde Atatürk’ü sembol olarak gösterdiler. Yabancı film yapımcıların Atatürk’ün yaşamına ilişkin film çevirme konusundaki girişmeleri de devrin hükümetleri tarafından önlendiği için sadece Atatürk’le ilgili film çevrilmesi bugüne değin gerçekleşemedi.
Kaynak: Atatürk’ün Uşağı İdim, Cemal Granda, Hürriyet Yayınlar, 1973, sf:140,141,143....
YORUMLAR