Mustafa ÖZBEY

Mustafa ÖZBEY

[email protected]

İlahi Nizam ve kâinat Kitabından 9 Çarpıcı Alıntı

07 Eylül 2018 - 09:25

1959 yılında Önder adını verdiği Büyük Vazife Planı’ndan gelen bu bilgiler, Bedri Ruhselman tarafından düzenlenmiş, o tarihten beri noter ve banka kasalarında korunmuş ve zamanı geldiği için 54 yıl sonra yayınlanmıştır. Sizin için en ilgi çekici paragrafları derledik.

1. Evren bir tane değildir, evrenler sonsuzdur. Evrenler ruhların tekamül dediğimiz ihtiyaçlarına cevap veren alanlardır. Aktif olan ruhlar tekamülleri için pasif olan çeşitli evren cevherlerinin sonsuz olanaklarını ihtiyaçları oranında dolaylı olarak kullanarak tekamül ederler.

2. Dünyanın bütün koşullarında dualite ilkesi ve değer farklanması mekanizması egemendir. Örneğin, insan organizmasının faaliyetlerinde sempatik ve parasempatik iki sinir sistemi karşılıklı denge durumuyla yürümektedir. Bu iki sinir sistemi birbirine zıt yönde, bedenin her organında karşı karşıya çalışmaktadır. Örneğin, kalpte sempatik sistem artı, parasempatik sistem eksi roller alıyorsa; midede sempatik sistem eksi, parasempatik sistem artı roller alır. Bunlardan birisi bir organı hızlandırırken diğeri yavaşlatmaya çalışır. Böylece organizmayı korumuş olur.

Dualitenin en kuvvetli görünümünü cinsiyet hallerinde görürüz. Hislerde de dualite vardır (sempati – antipati, sevgi – nefret, dostluk – düşmanlık, bencillik – başkalarını düşünmek vb.). Zıtlardan birinin diğerine göre fazla değer alması, bu dengenin bozulmasına sebep olur. Oysa dualite ilkesi zıtların denge halinde olmasını gerektirir. Bozulan bu dengenin tekrar kurulması için zıtlardan fazla olan taraftan diğer tarafa bir akış gerçekleşir ki, bu akışın maddedeki ifadesi harekettir. Örneğin, sevgiden ve vicdandan fakir bir insanın tekamülü için dualite ilkesi ve değer farklanması ilkesi gereğince zıt değerlerle karşılaşması sevgi – kin, adalet – zulüm, iyilik – kötülük gibi kavramlarla yüz yüze gelmesi gerekir. Kıyas bilgisi kazanarak dengesini bulması gerekir, bu da vicdanın ortaya çıkmasına neden olur.

3. Ruh kendisinin evrendeki temsilcisi olan ve enerjiler karmaşasından ibaret olan varlığı aracılığıyla maddelerin manyetik alanlarına tesir edip onları kullanır ve onlardan o maddelerin bağlı bulunduğu dünyadaki uygulamaya uygun olarak bedenler kurar ve bu bedenler aracılığıyla da o dünyanın diğer varlık ve maddelerinin manyetik alanına tesir edip onları kullanarak tekamülünü sağlar. Maddeye etki eden tesirlerden en önemlilerinden biri öncü tesirlerdir. Bu gruba, insanların isteklerini, arzularını, ihtiyaçlarını, çabalarını ve dualarını örnek gösterebiliriz.

Dualar, belli bir mesafeye kadar yukarıya yansıyabilir. Bu mesafelerin uzunluğu da o duayı yapanların duayı yaparken yukarılara sundukları isteklerin samimiyetine, doğruluğuna, şiddet derecesine bağlıdır. Bazı dualar uzun yollar kat edemez, aşağılarda kalırlar. Bunlar zayıftırlar ve bu yüzden de kendilerini gerçekleştirebilecek güçteki varlıklara rastlamazlar. Ama özden gelen ve hakiki tekamül ihtiyaçlarına dayanan kuvvetli istekler güçlü varlıklara ulaşabilen ve gerçekleşme olanağı fazla olan dualardır.

4. Varlığın ilk kullanacağı madde bileşimleri bitkilerin basit ve ilkel hücreleridir. Bu hücreleri kullanan varlıklar henüz idraksizdir. Bu bedenleniş tarzına enkarnasyon denir. Varlık, bitkilerin sayısız türlerinde tekamül ederek çok uzun zaman sonra bir üst aşamaya, hayvan organizmasının ilkel hücrelerinde enkarne olacak ve daha sonra da insanda bedenlenecektir. Demek ki burada biri diğeri aracılığıyla ruha hizmet eden bir varlık ve bir beden vardır. Varlık, bulunduğu ortamda ruhun ihtiyaçlarını yerine getirdiği anda diğer bedeni kurmak üzere önceki bedeni terk eder. İşte varlığın herhangi bir kürede ikinci bedeni kurmasına insanlar enkarnasyon ya da doğum derler. O bedeni terk etmesine de dezenkarnasyon ya da ölüm derler.

5. Ruha hizmet edecek varlığın hizmeti yapabilmesi için o kürenin maddelerinden kendisine bir beden kurması gerekir. Onun için vazifelendirilmiş yardımcı varlıklar beden kurulmasında ona yardım ederler. Varlık, kurulan bu bedene bağlanmış ve egemenliği altına almış olur. Buna enkarnasyon denir. Burada, bir aile birim dualitesine, yani bir erkekle bir kadının bir araya gelip bir birim oluşturmasına ihtiyaç vardır. Bu olduktan sonra, üst vazifeli yardımcı tesirler, erkek ve kadın tohumlarını birleştirerek aşılanmış bir yumurta meydana getirir. Varlık, bu yumurta ile bağlantıya geçer. Varlık, beyin hücrelerine ait varlıkların manyetik alanlarına yaptığı müdahalelerle embriyonun beynini kurmaya onları sevkeder. Varlık, bu kurulmuş beyin aracılığıyla sinir sisteminin diğer kısımlarını kurar. Bedeni kurarken annenin maddelerinden yararlanılır. Yani ceninin beden malzemeleri, annenin bedenini oluşturan maddelerden alınır.

6. Dünyadaki varlıkların vazife planına hazırlanmaları için işleyen vicdan mekanizmasının birisi vazifeye, diğeri nefsaniyete yönelen birbirine zıt iki unsur (dualite) vardır ki, bu iki unsurun sürekli yani zıtlardan birisinin ya da diğerinin daha üstün değerler ve tesirler alması sonucunda meydana gelen çatışmalar, mücadeleler, denge durumları ile vicdan mekanizması çalışır. İnsanlarda vicdanın otomatik, yarı idrakli, az-çok idrakli olmak üzere 3 aşaması vardır. Örneğin, büyük bir sevgi bağı ile yavrusuna bağlı olan kadının idrakinde analık yükümlülüğüne ait kuvvetli duygular, sezgiler, hatta bilgi kırıntıları vardır (otomatik). Çocuğunun ölmemesi, hasta olmaması, rahatsız edilmemesi için aklı erdiği kadar önceden önlemler alır (yarı idrakli). Biraz büyüyen çocuğunu bir hayvanın yaptığı gibi silkeleyip atmaz, aklının erdiği kadar onun eğitimi ve öğretimiyle meşgul olmanın gereğini idrak eder (az-çok idrakli).

7. Vicdan, bazen nefsaniyet, bazen vazife doğrultusuna yönelir. Ona bazı melekeler eşlik eder. Bunlar, özveri ve sevgidir. Örneğin, başkalarını düşünmek duygusu, vazife planına yaklaştırırken, onun karşısına zıt olarak dikilen bencillik nefsaniyeti oluşturur. Demek ki vicdan hem olumlu hem olumsuz taraflarıyla, insanı vazife bilgisine yaklaştıran güçlü bir mekanizmadır. Bu mekanizma, bitki aşamasında içgüdüler, hayvan aşamasında otomatizm, insan aşamasında da vicdan ile insanları vazife planına hazırlar. İdrak ne kadar mükemmelleşirse vicdan da o kadar iyi çalışır ve vazife bilgisine yaklaşır.

8. Evrende hiçbir olay sebepsiz değildir. Evrendeki bütün ilişkilerin kuruluş ve dağılışları bu ilkeye göre çalışır. Her olay bir üsttekinin sonucu ve bir alttakinin nedenidir. Bir insan eğer bir katilin duyacağı ızdırapları çekecekse, onun buna ihtiyacı varsa, önüne öyle olaylar çıkartılır ki kendini tutamaz ve adam öldürür. Çünkü yavaşlattığı gelişim hazırlıklarını tekrar canlandırabilmesi için gerekli kıyas bilgisine girebilmesi, idrak edebilmesi oranında mümkündür. Örneğin, bir adam bir kadını çok seviyor. Kadın bir gün bıkar ve onu terk eder. Çünkü bir başkasını sevmektedir. İşte bu sınama karşısında adam sevgilisini öldürecek kadar nefsaniyetine yenilir. Vicdanı az çok ilerleme aşamasındaki bir başka adamı ele alalım, aynı olayı o yaşadığında bu adam, bu olayı kabullenecektir. İşte burada bir cinayetle bir erdemin, bir bencillikle başkalarını düşünmenin kıyası karşı karşıyadır. İnsanlar, sınav, sınama diye adlandırılan ızdıraplı olaylara pek de niteliklerini idrak etmeden birer kurtarıcı etken gözüyle bakmışlardır ki doğrudur. Nitekim biz de bu sınav ve sınamaların, deneyimlerin sonuçlarından çıkan derslere görgü ya da gözlem diyoruz. Her biri tekamül malzemesidir.

9. Dünya hayatında birçok olaylara ve sınavlara sebep olan sevgi, hem özbilginin oluşmasında hem de vicdanın gelişiminde doğrudan ve dolaylı rol alan en güçlü etkenlerden biridir. Örneğin sevgiyle bir insana yardım eder, denize düşen bir insanı kurtarmak için özveri gösterilir, aç kalan bir kimse doyurulur, ağlayan gözyaşları dindirilirse, bütün bunların sonunda insana bir ferahlık bir huzur, hatta mutluluk duygusu gelir. Bu hızlı bir gelişimin göstergesidir. Buna karşın, sevgi için birçok kalp kırılır, bir ihanetin cezası verilir, bir rakibin vücudunun ortadan kaldırılması düşünülür, başkasına kötülük yapılır ise, insanda gücenme, huzursuzluk, sıkıntı başlar. Bu da ağırlaşmış bir gelişimin göstergesidir. Birinci gruptakilerde, vicdan mekanizmasının yüksek unsurları, ikinci gruptakilerde nefsaniyet egemendir. Bu gelişim süreci insanı başkalarına hizmet etmek, onların iyiliği ve gelişimleri konusunda yardımda bulunmak gibi yüksek derecelere ulaştırır ki, işte vicdan mekanizması bu aşamalarına ulaşmış kişiler, dünya okulunun insana kazandırdığı en yüksek aşamadır. Bu aşamaya ulaşan insanlar, dünya okulundan tam derece ile diplomasını alacak, daha güçlü ve mutlu bir varlık halinde yüksek planlara geçecektir.

YORUMLAR

  • 0 Yorum