Bu çocuklar alışılmışın dışında zekiler, öz güvenleri fazlasıyla yüksek, otoriteye karşı çıkıyorlar, çok canlı ve hareketli olmalarının yanında onların sezgileri de oldukça güçlü.
Onlar indigo çcuklar ve dünyaya yeni düzen kurmaya geliyorlar.
Özellikle bu tip çocukları olan ailelerin de dahil olduğu bazı kişiler bu çocukların düzeni değiştirmeye gelen üstün özelliklere sahip çocuklar olduğuna inanıyor.
Otistik bozukluk, hiperaktivite, dikkat eksikliği ya da dürtü kontrol sorunları yaşayan kimi çocukların aileleri çocuklarında bu sorunların varlığını kabul etmektense olağandışı bir çocuk sahibi olmayı daha kabul edilebilir buluyor.
Böyle düşünen aileler, var olan patolojinin tedavisi üzerine gitmek istemiyor. Çocuk ve Ergen Psikiyatrı Dr. Nüket İşiten “İndigo çocuk” tanımının çocuklarında davranış sorunları gösteren bir psikiyatrik hastalığı kabullenmekte zorluk çeken ailelerin sığındığı bir tanımlama olarak ortaya çıktığını belirtiyor. Psikiyatr Dr. Nüket İşiten’e indigo çocukların ve ailelerinin içinde bulunduğu durumu soruyoruz.
İndigo çocuk tanımı ile anlatılmak istenen nedir?
Spiritüel inanışlara göre bunlar düzeni değiştirmeye gelen, üstün özellikleri olan, asil görünümlü, özgüvenleri yüksek, otoriteyle disipline edilemeyen ve sisteme başkaldıran çocuklar.
İNDİGO ÇOCUKLARIN ÖZELLİKLERİ
Ancak bir çocuk karşı gelme özellikleri gösteriyorsa, çocukta biraz da inatçılık ve tutturma takıntıları varsa ebeveyni başta kural koyma olmak üzere çocukla ilgili bazı konularda zorlanır.
Bu durumda doktor, psikiyatri ve rehberlik servisi gibi aklına gelen her çözümü dener. Uzun uzun randevu günleri ve tetkikler için beklediği halde kendini iyi hissettirecek bir uygula-bitsin yöntemi bulamaz. Uzmanlar onun yerine günler, aylar belki yıllarca devam edecek olan ilaç ve psikoterapi yöntemleri önerir. Üstelik aynı uzmanlar hem ailede hem de çocukta bir sürü olumsuzluk saptar. Bu ve benzeri eleştirileri kabullenmek ve zahmetli tedavi süreçlerine uyum sağlamak hiç kolay değil tabii.
Tanıyı kabul edemeyen ebeveynler kendi içlerinde düşünmeye başlarlar: ‘Ne yani şimdi bütün bildiklerim ve yaptıklarım yanlış mıydı? Verdikleri ilaçların ne kadar da çok yan etkisi var! Üstelik sadece çocuğum değil bizim de yapmak zorunda olduğumuz şeyler varmış. Öğretmen de gerek yok demişti. Kullanmazsak ne olur? İşin yoksa şimdi günlerce, aylarca o merkeze git gel. Ne kadar tüketici bir süreç… Hem zaten kesin düzelecek diye garanti de vermediler.’ gibi…
Neden ebeveynler çocuktaki sorunları görmezden gelerek basit bir tanımla “indigo çocuk” demeyi tercih ediyor?
İndigo çocuğunuzun olduğunu kabul etmek sizi birçok sıkıntıdan kurtarır. Onun karşıt olma durumunu ya da ani ve kuralsız davranışlarını sorunlu davranış olarak betimleyip mücadele etmek zor bir süreçtir. Onun yerine böyle bir çocuğu özgüveni yüksek, otoriteyle disipline edilemeyen, sisteme başkaldıran özel bir çocuk olarak kabullenmek daha kolaydır. Doktorların “hiperaktif” ya da “dislektik” olarak tanımladığı bir durumu; “özel çocuk” olarak benimsemek daha tercih edilir bir yönelimdir.
İNDİGO NASIL ANLAŞILIR
Bu terim ne zamandan beri kullanılıyor?
İndigo çocukların 1970’li yılların sonlarında doğmaya başladıkları iddia ediliyor. Bu durumda ilk “indigolar” yetişkin yaşlarda olmalı. Keşke bu bireylerin yaşam süreçleri ile ilgili geriye dönük izlem araştırmaları yapılmış olsa ve elimizde tedavi edilememiş olmanın onların yaşamlarını nasıl şekillendirdiğini tespit edecek, olumlu ve olumsuz yanlarını gösterecek veriler olsa.
EĞER DİKKAT EKSİKLİĞİ OLAN ÇOCUKLARINI BİR KISMI İÇİN BU TERİM KULLANILIYORSA…
Aslında tedavi edilmeyen dikkat eksikliği-hiperaktivite bozukluğu (DEHB) ile ilgili verilere bakmak bize fikir verebilir. Önceki yıllarda DEHB olan bireylerin var olan zihinsel kapasitelerinin gereği olan bir eğitim başarısı gösteremedikleri; bir yandan da “istesem de arkadaşım X kadar başarılı olamam” düşüncesi ile sistemik eğitimden uzaklaştıkları saptanmış.
Tedavi edilmeyen çocuğun okuldan uzaklaşmasını izlemek hangi ebeveyn için kolay olur ki?
Anne babanın çocuğu ile ilgili gelecekten beklentileri ve duygusal yatırımları var. Bunlar kumdan kaleler gibi gözlerinin önünde yıkılıp gider. Bunun izleyicisi olmak tahammül edilebilir bir durum değildir. Böyle bir durumda onun hastalıklı olmasını kabullenmek yerine dünya yeni bir düzen getirebilecek “özel” bir insan olduğunu ve bu nedenle sisteme uyum sağlayamadığını düşünmek daha rahatlatıcıdır.
Aileler neden çocuklarında herhangi bir psikolojik sorun olabileceği düşüncesini kabul etmezler?
Eğer çocuğun söz konusu durumuna zihinsel yetersizlikler de eşlik ediyorsa patolojik durumu kabullenmek daha olasıdır. Ancak mental kapasitesi yüksek olup bir yere kadar var olan sorunları bu yönleri ile kapatabilen çocuklarda ailelerin ruhsal bir bozuklukla çocuklarını eşleştirmeleri kolay olmuyor. O zaman da aile -denize düşen yılana sarılır- misali “başka ne olabilir?” arayışlarına giriyor.
Ateş düşürücü/ antibiyotik bile verirken ikileme düşüp ‘Acaba vermeli miyim?’ diyen anne babaların ‘fazla da problemi yok aslında’ diye değerlendirdiği böyle tablolarda tedaviye yönelik ilaçları gönül rahatlığı ile çocuklarına vermeleri kolay olmuyor. Ancak tedaviden uzaklaşılınca ortaya çıkabilecek kayıplar ailelere iyi anlatılmalı. Bu aileler çocuklarının okul ve öğretmenleriyle sıkı bir işbirliği içine girmeli. Özellikle zihinsel fonksiyonları iyi olan bu çocukları “özel çocuk”, “indigo çocuk” etiketlemeleri ile medikal bir tedaviden uzaklaştırma bu çocukların yararına değildir. Elbette çocuğun ilgi ve beceri alanlarına göre yetenekli olduğu konularda ilerlemesine izin verilmeli. Bu, her anne babanın ve eğiticinin önceliği olmalıdır. Ancak bu çocukları “akıllı, çok zeki ve yetenekli çocuk, mutlaka üstesinden gelebilir” diyerek tıbbı destekten yoksun bırakmak, gelecekte hak ettikleri yerlere gelmelerine engel olabilir.
YORUMLAR