Konusunda ülkemizde pek çalışma yapılmadı. Refi' Cevat Ulunay gibi popüler tarihçiler kabadayıları sadece renkli ifadelerle tasvir etti!
Kabadayı sözcüğünün kökeni ve anlamı konusu bile karışık. Kimileri Arapçada “almak-tutmak” manasındaki “kabz” kökünden ileri geldiğini sürüyor. Kimileri ise kökenin Türkçe “kaba-dayı” olduğu savunuyor: Yeğenlerini koruyan aile ferdi…
Osmanlı'da kabadayıların ne zaman ortaya çıktığı da belirsiz. Bir iddiaya göre, Yeniçeri Ocağı'nın 1826'da kaldırılmasından sonra çıktı.
Detaya boğmayayım…
Kabadayılar, hiç görülmemiş kadar geniş ölçüde bir statüyü II. Abdülhamit döneminde kazandı! Yıldız Sarayı'nın “onayıyla” kabadayı ile devletin kolluk güçleri ilişkisi iç içe geçti. Bu dönemde kabadayılar “altın çağını” yaşadı!
Meselenin asayişten çok siyasi ayağı vardı ...
Meraklılar bilir; Osmanlı'da “Tophane kabadayıları” meşhurdu. Niye?
Tarih: 14 Eylül 1859.
– Aralarında; Süleymaniyeli Şeyh Ahmed Efendi, Tophâne Müftüsü Bekir Efendi, Fâtih Medresesi hocalarından Nasûhî Efendi, Hezargradlı Şeyh Feyzullah Efendi gibi din adamları ve askerlerin bulunduğu…
– Islahat Fermanı'na karşı çıkarak “Şeriata daha uygun bir rejim” kurmak isteyen…
– Fedailer Cemiyeti, Abdülmecit'i tahtan indirip yerine Abdülaziz'i getirmek için örgütlendi.
– Tophane'deki Kılıç Ali Paşa Camii'nde “Cuma Selamlığı” sırasında padişaha darbe yapacaklardı. İhbar sonucu basıldılar. Darbe başarısız oldu.
– Gerek Abdülmecit'e bu darbe girişimi…
– Gerek Abdülaziz'in 30 Mayıs 1876'da darbeyle tahtan indirilmesi…
II. Abdülhamit'te “darbe paranoyasına” yol açtı. Askerler, orduda çalışanlar ve bazı din adamlarının Tophane'de oturması sebebiyle bu semt özel olarak gözlem altına alındı.
Bu maksatla II. Abdülhamit, “Tophane kabadayılarından” yararlandı. Nasıl?
– Kamu nizamını sağlamak…
– Asayişi korumak…
– Ve en önemlisi otoritesinin sağlamlaştırılması için II. Abdülhamit, denetim ve baskı aracı olarak kabadayılardan yararlandı.
Özellikle dini-ahlaki değerlerin korunmasından çok, siyasi tehlikeleri önleme konusunda bu kaba gücü yanına aldı. Örneğin, paralel istihbarat kurmasında kabadayıların rolü büyüktü.
Toplumsal hayatı “gözetleyip-denetleyen” ve sürekli şiddete başvuran kabadayıların ana amacı; halkın değil, sadece padişahın çıkarını korumaktı!
II. Abdülhamit'in iç güvenlik politikasına damga vuran bu “eklemleme stratejisi” kabadayıları meşrulaştırdı; onlara “hukuki” statü kazandırdı.
Ulunay, “Sayılı Fırtınalar” eserinde şu diyaloğu yazdı ...
– Karakolla nasılsın?
– (Kabadayı Hurşit): Onlar beni korur, ben onları korurum, geçinir gideriz.
Böylece…
Devlet gölgesindeki kanun tanımaz kabadayılar rejimin en nüfuzlu-itibarlı isimleri oldu.
Öyle ki…
II. Abdülhamit, Adalı Rum Pandelli'yi alt eden kabadayı Sarraf Niyazi'yi İstanbul Büyükada'ya serkomiser/başkomiser ilan etti!
“Harekatınızda tamamiyle serbestsiniz. Adada asayişin sağlanmasını istiyoruz. Ne mümkünse yapınız, kimseye hesap vermeyeceksiniz.”
HAYATIN İÇİNDEN HİKAYELER
YORUMLAR