Mustafa ÖZBEY

Mustafa ÖZBEY

[email protected]

Piçhane ...

24 Mart 2019 - 15:49

Viladethane, Osmanlıca’da Doğumevi anlamında kullanılmaktadır. Veled kelimesi ise Osmanlıca’da çocuk, piç, anlamındadır.

Veledhane’nin karşılığı da Piçhane’dir. Umm-i veled ise, “Efendisinden çocuğu olan nikâhsız cariye” anlamında kullanılmaktadır.

Osmanlı döneminde 1885 yılında Vehbi Bey İstanbul’da bir viladethane açma girişiminde bulunur. Viladethane’nin planını da çizdirmiş olmasına rağmen saraydan izin çıkmadığı için çalışmalar durdurulmuştur.

İleriki yıllarda Osmanlı’da ilk Viladethane 1892 yılında Dr.Besim Ömer Paşa tarafından İstanbul’da gizlice açılır.

Paris’te Kadın Doğum ihtisası yaparak İstanbul’a dönen Doktor Besim Ömer’in büyük gayreti ile kurulmuştu. Dr. Besim Ömer “Mekteb-i Tıbbıye-i Şahane”yi birincilikle bitirmiş, ertesi sene doğum bilgisi dersi (Fenn-i Kıbale) muallim muavini olarak göreve başlamıştı. Bir yıl sonra 1887’de Paris’e ihtisas yapmak için gönderilmişti. Dört yıldan fazla Paris’te kalmış, Paris Tıp Fakültesindeki eğitimini tamamlamış, zamanın en önemli hocalarıyla çalışmıştı.

O yıllarda Fransız Kadın Doğum Obstetrik ekolü en parlak devresini yaşamaktaydı. O dönemde Paris Tıp Fakültesinde doğum eğitimi; gebe muayenesi, gebelik takibi, normal ve patolojik doğum, lohusalık devri ve yeni doğan bakımı olarak standartlaşmıştı. Modern Obstetrik’e yön veren büyük isimler o günlerde de ayakta olan doğum kliniklerinde pratik eğitim yapmakta, öğrenciye ve ebelere uygulamalar gösteriyorlardı. Dr. Besim Ömer böyle bir ortamda ihtisas yaptı.

Ancak, Viladethane’nin açılması tepkilere neden olur. Dr.Besim Ömer Paşa’ya çeşitli hakaretler edilir, evi taşlanır. Besim Ömer Paşa, şeytan ilan edilir. Tepki gösterenlerin öne sürdükleri gerekçe ise “Piçhane” kurmasıdır.

Osmanlı’da çok uzun zamandır ve o döneme kadar doğum, evde ebelerin yardımıyla yapılan bir müdahale idi.

Osmanlı Sarayı’nda saray ebeleri doğumlar için özenle hazırlanmış odalarda doğum yaptırıyor ve bu görev sonunda yüklü bir miktar para ve hediyelere gark oluyorlardı. Saygıdeğer ve hali vakti yerinde herkes doğum için evinde hazırlanıyor, ebeyi özenle seçiyor ve doğumu evlerinde gerçekleştiriyorlardı. Fakir aileler de aynen bu geleneği sürdürüyor, doğum için mahallelerindeki ebelerden, akraba ve komşulardan yararlanıyorlardı.

Evinde doğum yapamayacak olanlar ise gayrı meşru çocuğa sahip olanlar idi. Doğumdan ailesinin haberi olmamasını isteyen anne adayları ile genelev kadınları bu gruba giriyorlardı. Bu sebepten viladethanelerde yalnızca bu kadınların doğum yapacağı düşünülmekteydi...

Mücadelesini bırakmayan Dr.Besim Ömer Paşa, Gülhane Askeri Tıbbiye’nin yakınındaki, üç oda ve bir sofadan ibaret olan binada ilk “Viladethane” yi (doğumevini) gizlice açar.

Böylelikle bilim, uygar yaşam, sarayı gizlice kuşatmış olur. Çünkü viladethane binası Topkapı Sarayı surlarına bitişiktir. Dr.Besim Ömer Paşa tüm çalışmaları saraydan gizleyerek yürütür.

İlk Doğumevini gizlice kuran Dr.Besim Ömer Paşa, doğum yapacak kadın bulabilmek için gazetelerde yazılar yazmaya başlar.

Özellikle de “fakirhane”lerde doğum yapan kadınların, normal şartlarda bile sağlıksız koşullarda yaşadığını belirterek doğum sonrasında bakımsızlıktan öldükleri gerçeğini yazılarında sık sık vurgular.

Dr.Besim Ömer Paşa, bu ilk doğumevinde son sınıf öğrencilerine 24 saat arayla, altışar kişilik gruplar halinde nöbet tutturur. Doğumevi, bu alanda nice uzman doktorun yetiştiği bir okula dönüşür.

Doğumevi‘nin başarısı İstanbul’da dilden dile yayılır. Öyle ki bina başvuruları kabul edemez hale gelir. Halkın doğumevi açılması talebine Osmanlı padişahı II. Abdülhamit daha fazla karşı durmayarak; 1904 yılında yeni bir viladethane doğumevi yapılmasına izin vermek zorunda kalır.


Görüntünün olası içeriği: bir veya daha fazla kişi, düğün ve açık hava

HAYATIN İÇİNDEN HİKAYELER

YORUMLAR

  • 0 Yorum