Cumhuriyet gazetesinin yazar ve yöneticilerini tutuklayan hâkim, gazetenin Genel Yayın Müdürü Murat Sabuncu için ayrı bir gerekçe yazmıştı. 6 Kasım tarihli gazetelerde yayımlanan bu haberi bir kenara ayırmıştım. Türkiye'nin "yeni bir hukuk düzenine geçeceğinin işaretleri" birer birer belirirken o haberi hatırladım.
Bakın saygıdeğer nöbetçi hâkim, Murat Sabuncu'nun tutuklanması ile ilgili kararda ne yazmış:
"Toplanacak delillerle şüpheliye atılı suçun niteliğinin değişmesi ile aleyhine olarak ağırlaşma ihtimalinin bulunduğu kanaatine varılmıştır. Şüphelinin soruşturma tutanaklarına yansıyan, sorguda da gözlemlenen savunma ve davranışlarıyla inkârcı tutumu, hâkimliğimizde serbest kalması halinde kaçacağı yolunda kuvvetli şüphe oluşturmuştur. Savunma ve davranışları hâkimliğimizde serbest kalması halinde delilleri yok edeceği, gizleyeceği veya değiştireceği, suçun mağduru ve tanıkları üzerinde baskı kurma girişiminde bulunacağı yolunda kuvvetli şüphe uyandırmıştır."
Gördüğünüz gibi hâkim bey (belki de hanımdır, kusura bakmasın artık, ismi yazmıyordu haberde) daha ilk soruşturma evrakına bakınca, Sabuncu'nun suçlu olduğunu anladığı gibi suçunun ağırlaşabileceğini de görmüş. "Uzak görüşlü" bir yargıcımız var belli ki, gerçi buna münafıklar "önyargılı" diyorlar ama olsun. Karardaki bir cümleye dikkatinizi çekmek istiyorum. Türkiye'de hukuk tarihi yazarları bu cümleyi bir kenara not edeceklerdir: "Zamanın ruhunun" yargılamaya ve adalete ne kadar etki ettiğinin bir örneği olarak!
Cümle şu: "(Sanığın) sorguda da gözlemlenen savunma ve davranışlarıyla inkârcı tutumu".
(...) Savcı bazı suçlar isnat ediyor ve siz de diyorsunuz ki "Hayır ben yapmadım, ben değildim, benimle ilgisi yok" vs. Bu "inkârcı tutum" sayılıyor olmalı.
İyi de sanığın o suçu işlediğini ispat etmesi gereken savcıdan başkası değil. Sanık tabii ki işlemediği bir suçu reddedecek. Buna inkâr mı denilir, savunma mı?
Artık belli ki üzerinize atılan suçu kabul etmek zorundasınız. Kendinizi savunmaya çalışırsanız bu inkârcılık oluyor ve hapsi boyluyorsunuz!..
Mehmet Y. Yılmaz Hürriyet
***
Beraat garantili sözde "denetim"
------
AKP'ye yakın gazeteci Abdülkadir Selvi, Hürriyet'te, AKP'nin başkanlık teklifinin ana hatlarını yazıyor.
Maddelerden biri şöyle:
"Anayasa Mahkemesi, HSYK ve Danıştay'ın üye seçiminin yarısı başkan yarısı ise parlamento tarafından yapılacak."
Başkan seçimiyle milletvekili seçimi birlikte yapılacağı... Meclis'te de "Başkan"ın partisi çoğunlukta olacağı için... Yüksek yargı organlarının tüm üyelerini başkan belirleyecek diyebilirsiniz...
Anayasa Mahkemesi aynı zamanda Yüce Divan görevi yapıyor.
Başkan suç işlerse dörtte üç oyla yani 413 milletvekili ile Yüce Divan'a sevk edilecekmiş.
Ancak Yüce Divan'ı da kendi seçtiğine göre...
Yargılansa bile beraat garanti...
Melih Aşık Milliyet
***
"Başkanlığı, yetkilerin tek elde toplanması için istiyoruz" diyenler Sezer döneminde "Cumhurbaşkanının yetkileri çok" diye şikayet ediyordu.
Akif Kökçe Milliyet (Açık Pencere)
***
Muhtar seçimi de yapmayalım
***
İktidar, OHAL'e dayanarak KHK ile rektörlük seçimini kaldırmıştı..
Gerekçesi?
Üniversitelerdeki rektörlük seçimlerinin 'gruplaşmalara', 'hizipleşmelere' ve 'kırgınlıklara' yol açmasıymış..
Bu sebeple olsa gerek, Boğaziçi Üniversitesi'nde oyların yüzde 86'sını alan Gülay Barbarosoğlu rektör yapılmadı..
Seçime katılmayan Mehmet Özkan rektörlüğe atandı..
Bu durum hükümet sözcüsü Kurtulmuşa soruldu...
Cevabı..
'Şimdi biliyorsunuz, rektör seçimleri konusunda geçtiğimiz dönemlerde her rektör seçimi sırasında maalesef kamplaşmalar olur, fikri-ideolojik anlamda da değil çoğu zaman şahıslar üzerinde oluşan öbeklerdir. Bu tartışmalar birkaç yıl devam ederdi. Bunların ne kadar çok üniversitelere zarar verdiğini biliyoruz. Bu anlamda KHK çerçevesinde öğretim üyeleri arasında bir bölünmenin gündeme getirilmemesi adına (...) Farklılıkların, gerginliklerin ortaya çıkmaması adına böyle bir KHK çıkarıldı.'
***
Türkiye ortalamasının çok üstünde eğitim seviyesinde insanların katıldığı seçim..
Bölünmeye, gerginliklere, kutuplaşmaya neden oluyorsa..
Üniversitelerde seçim bu sebeple kaldırıldıysa..
Muhtarlık seçimini de kaldıralım..
Mahallede, köylerde hayli hayli gerginliğe neden olur..
Eğitim seviyesi düşük yerlerde kavga çıkartır..
İlçe belediye başkanlığı seçimini de kaldıralım..
Kutuplaşmaya neden olur.. İlçe bölünür..
İl belediye başkanlığı seçimlerini de kaldıralım..
Husumetlere neden olur.. Şahıslar üzerinde öbekleşmeler olur..
Mehmet Tezkan Milliyet
***
Direneceksin...
----
"Direnme hakkı" yasalarla verilmez... Yasalar, direnme hakkını sadece tanır... Ya da tanımaz...
Ama direnme hakkı vardır ve direnme hakkı da doğadan gelir...
Canlı-cansız, yeryüzünde gördüğümüz her şey direnebilenlerdir, direnemeyenler çoktan gittiler...
Masa kenarındaki kedi yavrusunu ittir, henüz hiç düşmediği ve düşmenin ne olduğunu bilmediği halde direnir... Oltaya gelen balığın çırpınışı, direnmesindendir...
(...)
Demek istediğim; direnme hakkı demokrasinin, yasaların, devletlerin, parlamentoların, sosyal düzenlerin verdiği ya da aldığı bir hak değildir... Direnme hakkı "var olma" hakkıdır...
Direneceksin... Yuvanı yıktıklarında... Çocuklarını elinden aldıklarında... Ekmeğini çaldıklarında... Sesini kıstıklarında...
(...)
Yarasa gibi aydınlığa direnmek yerine... Hiç olmasa; bir ağaç, bir taş, bir kedi yavrusu kadar, var olmak için direneceksin...
Bekir Coşkun Sözcü
***
GÜNÜN SORUSU
-------
... Ülke dışındasın...
Hakkında tutuklama kararı var!
Dönersen, haksızlığa uğrayacağını, haksız yere hapse atılacağını düşünüyorsun...
Ve geliyorsun:
Hapse girmek için!
NEDEN?
Masum olduğunu, haksız, hukuksuz ve adaletsiz bir biçimde, sonu bilinmeyen bir hapis serüvenine kurban edileceğini düşünen bir insan, hangi koşullar altında, niye ülkesine döner?..
Emre Kongar Cumhuriyet
***
Barzani çekilmeyecek
------
...Barzani'nin peşmergeleri petrol zengini Kerkük ile Musul'un birçok ilçesini de ele geçirdi. 18 Mart 2016'da Barzani "DEAŞ'tan kurtarılan bölgelerden asla çıkmayacaklarını" açıklamıştı.
Başika Musul'un en büyük ilçelerinden... TSK Başika'ya daha ilk 600 askeri gönderdiğinde "Türk askeri DEAŞ'la mücadele kapsamında Peşmergeyi eğitecek" denmişti.
Bordo Bereli'lerimiz yalnızca Başika'da değil (Kuzey Irak dahil) 4 ayrı bölgede onlara eğitim verdiler. Mesela IKBY Peşmerge Bakanlığı "Musul'un Sincar ilçesini TSK eğitimi sayesinde aldık" diyor. Diğer tarafta Peşmerge güçleri Başika cephesi Komutanı Hamid Efendi ise "kontrol ettikleri bölgelerden çekilmeyeceklerini" şöyle anlatmış:
"Buraların tamamı karış karış Kürdistan toprağıdır. Peşmerge DEAŞ'tan kurtardığı bu bölgelerden hiçbir şekilde çekilmeyecektir. Kanla özgürleştirilen bu yerleri hiçbir güce teslim etmeyeceğiz."
(...)
Türk askerinin eğittiği Barzani güçleri aldıkları toprakları Kürdistan'a ekliyor ve görünüşe göre ABD ile koalisyon güçleri de Türkiye'ye engel olurken Barzani'yle birlikte hareket ediyorlar. PKK'nın Türkiye'de devam ettirdiği katliamlar Suriye'de PYD'nin, Irak'ta Barzani ve ordusunun güçlenmesiyle bire bir bağlantılıdır.
Güngör Mengi Vatan
***
Ege'ye hapsedildik
------
(...) Ege'deki 18'inci adamız da elden gitti!
Adamlar göz göre göre Ege Denizi'ndeki Türk adalarını işgale devam ediyor, bayraklarını dikiyor, adaların 3 mil sınırına giren Türk teknelerini ya kovalayıp kovuyor ya da mürettebatını tutukluyor.
Peki, biz Yunanların tüm bu şirretliklere karşı ne yapıyoruz?
TV'de dizi film izler gibi sadece seyrediyoruz! Neredeyse işgalcileri alkışlayacağız!
Benim şahsen kanıma dokunuyor! Bir vatandaş olarak üzülüyorum. "Canım ne olacak, küçük birer ada, ufak kayalıklar" diye geçiştirilecek bir olay değildir bu...
Son işgal edilen Marathi Adası dahil bahsi geçen tüm adalar bizim Marmara'daki Heybeliada'dan çok daha büyük!
Bu adaların hayasızca işgaliyle Türkiye, tüm Ege'ye hem deniz, hem hava sahası olarak hapsedilmiş oluyor!
İşgaller devam ederse Türk gemileri Akdeniz'e gitmek için Yunan makamlarından izin almadan Ege'den geçemez hale gelecek! Yunanistan karşısında dış politikamız iflas etmiş durumda!
Rahmi Turan Sözcü
YORUMLAR