Tarih; 22 Aralık 1996... Çankaya Köşkü'nde Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel başkanlığında Susurluk Zirvesi düzenleniyor. (...) Toplantıda MİT'in devletteki tehlikeli yapılanmaları konu alan 18 sayfalık raporu okunuyor. Susurluk'taki kaza sonrası ortaya saçılan yasa dışı ürkütücü ilişkilerin de irdelendiği raporda, devletin mücadele etmesi gereken 58 kişi ve örgüt sıralanıyor. Fethullah Gülen ve cemaati, listenin 56. sırasında yer alıyor!..
* * *
O tarihte Kanal D Haber Genel Yönetmeniyim. Günümüzün CHP İzmir Milletvekili Tuncay Özkan da başarılı haber müdürümüz... Tuncay (...) Çankaya zirvesinde gündeme gelen MİT raporundaki isim listesine ulaşıyor. Tabii hemen ekrana getiriyoruz.
Vay sen misin bunu yayınlayan!..
Sanki o raporu biz yazmışız gibi Gülen taraftarlarının yaylım ateşine uğruyoruz. Telefonlarımız bir hafta boyunca kilitleniyor, yağmur gibi küfür, hakaret ve tehdit yağıyor!.. Hakkımızda akıl almaz iftiralar atılıyor, yargısız infazlar yapılıyor!.. Ayrıca mahkemelerden de peş peşe tekzipler geliyor!.. Bir değil, iki değil, belki inanmayacaksınız ama 100'e yakın tekzip kararı veriliyor!.. Hem de ne tekzipler!
Aynen yayınlamak zorunda olduğumuz tekzip metinlerinde Fetullah Gülen'den, "Muhterem Fethullah Gülen Hocaefendi" olarak söz ediliyor!..
Evet Cumhuriyet yargısının bağımsız (!) hakimi, tekzip metinlerini "Muhterem Fethullah Gülen Hocaefendi" diye başlatıyor!..
(...)
Aradan yıllar geçiyor. Ne gariptir ki, devleti ele geçirip Cumhuriyet'i yok edeceği 1996 yılında MİT tarafından tespit edilen FETÖ, bu süreçte daha da güçleniyor! AKP döneminde "Cemaat" ya da "Hizmet" olarak anılan, "Ne istediler de vermedik" denilen FETÖ, iktidarın da desteğiyle kumpas davaları sürecini başlatınca, hedefteki Tuncay Özkan tutuklanıp zindana gönderiliyor. O, demir parmaklıklar arkasında 5 yılı bulacak tutsaklığını yaşarken, ben de inanılmaz iftira, yaftalama ve linçlerin hedefi oluyorum.
(...)
Ne acıdır ki, darbenin siyasi ayağına kimse dokunamazken, hayatları FETÖ ile mücadeleyle geçmiş, FETÖ mağduru olmuş bizler, şu günlerde çalıştığımız gazetenin FETÖ ile hiçbir bağlantısının bulunmadığını kanıtlamaya çalışıyoruz!..
Böylece sözün bittiği, vicdanların kuruduğu, akılların durduğu yere geldiğimizi anlıyoruz!..
Uğur Dündar Sözcü
***
Fehmi Koru bunu hak etti
---------------------
... Değerli Fehmi Bey, yıllarca pek çok insan için çok ağır suçlamalar yazdınız.
Herkesi Bilderberg'ci olmakla suçladınız, davet gelince Bilderberg'e koşa koşa gittiniz.
Pek çok gazeteciyi güç simsarı olmakla itham ettiniz. Elinize güç geçince güçlüler arasında postacılık dahi yaptınız.
Son olarak kulaktan dolma bilgilerle savcılara gidip haysiyet cellatlığı yapmakta bir beis görmediniz. Yanıt olarak bana göre de hak etmediğiniz kadar ağır bir yanıt aldınız.
Ama unutmayın, bu yanıt çok ağır olsa da, bir babanın evladına kötülük yapmaya kalkıştığınız zaman o baba ilke milke tanımaz.
O yüzden kusura bakmayın, ama hak ettiniz.
Bir internet sitesi açmamış olsaydınız size bunları bile yazmazdım, ama iyi kötü sesinizi duyurma imkânınız olduğu için yazıyorum.
Umarım kusura bakmazsınız.
Düşene vurmak haddim ve hakkım değildir, ama siz düştüğünüzü söylediğiniz yerden bile herkese bel altı vuruşlar yapmaya devam ediyorsunuz.
Sonra da apış aranıza vurulunca bağırıyorsunuz.
Haklısınız, apış arasına vurulmamalı ama baba olmak da böyle bir şey!
Fatih Altaylı Habertürk
***
Ya Burak Akbay ne yapsın!
----------
... Fotoğrafta, bir yemek masasında Fetullah Gülen'in sağında Burhan Kuzu, solunda da Fehmi Koru oturuyordu.
...Burhan Hoca, bu fotoğrafın gündeme getirilmesine kızıyor "20 yıl önceki bir fotoğraf bu... Çay içmeye davet etmişlerdi, gitmiştim" diyordu.
Ey Burhan Hoca! Sen gerçek bir fotoğrafa kızıp yayınlayanlara küfrediyorsun, ya haksızlığa uğrayan Burak Akbay ne yapsın? Feto ile hayatında bir kez bile karşı karşıya gelmediği, Cemaat'le uzaktan-yakından bir milimetre bile ilgisi-ilişkisi olmadığı halde, Feto'nun adamı Fehmi Koru'nun tutarsız bir iftirası ile Burak Akbay hakkında soruşturma açılıp gözaltı kararı alınmasına ne demeli? İktidarınızın adaleti bu mudur?
Rahmi Turan Sözcü
***
Tutuklamalara kim karar veriyor?
------
(...) 15 Temmuz Kalkışması'nı "Allah'ın lütfu" olarak niteleyenlerin Olağanüstü Hal ilan ettikleri ve ülkeyi Kanun Hükmünde Kararnamelerle yönetmeye başladıkları bu dönemde:
Savcılar, başka savcılar, yargıçlar, polisler, gazeteciler, yazarlar, askerler, siviller hakkında tutuklama istiyor...
Yargıçlar da, başka yargıçlar, savcılar, polisler, gazeteciler, yazarlar, askerler, siviller için tutuklama kararları veriyorlar!
(...)
Bu karışık, karmaşık, karmakarışık, kaotik ve anomik durumda, kamuoyunun sorduğu bir soruyu burada dile getirmek istiyorum:
Bu tutuklamalara kim karar veriyor...
Daha doğrusu, kimin kimi tutuklayacağını kim belirliyor...
"Tek Adam Rejimi"ne geçtiğimize göre, piramidin en tepesinde oturan mı?
Emre Kongar Cumhuriyet
YORUMLAR