Tam dört yıl geride kaldı, ve bu zaman içerisinde her zaman, umarım ben yanılırım diyerek, Türk futbolundaki sorunları ve çarpık düzene vurgu yaparak, sorunlardan nasıl kurtulabiliriz diye elimden geldiğince ve kimsenin etkisinde kalmadan gerçekleri kendi köşemde hep yazdım. Ne yazıkki, günlük şişirme futbol yazıları yazıp sürekli yanılanlara karşı ben hiç yanılmadım. Neden bunun için, ne yazıkki dedim, çünkü benim tek hayalim Ülke futbolunun ayağa kalkması ve şahlanması, keşke benim görüp yazdığım tehlikeler saçma olsaydı ve keşke ben hep yanılsaydım, Milli takımımız Avrupa şampiyonasında tarihi çöküşü yaşamasaydı, keşke dünya kupasına katılabilseydik, keşke üç büyükler Avrupada destan yazsaydı ve keşke, Cimboma verecek hiçbirşeyi kalmadı dediğim Fatih Hoca'nın kurduğu saçma kadro ile Cimbom ligden düşmeme mücadelesi içinde olmasaydı.
Tabi bu keşkeleri çoğaltmak mümkün, çünkü gerçekten zincirleme yanlışlar yüzünden futbolumuz dibe vurmuştur. Altın jenerasyon denilen Milli futbolcuların hiçbirinin dünya starı olmadığını ısrarla hep söylemiştim, son maçımızda gördükki bu takım daha fazla hiçbirşey yapabilme kapasitesine sahip değil. Şimdi herkese soruyorum, bu topraklarda yetişmiş, bir Yunus, bir Abdülkadir Ömür ve Rıdvan Milli takımda yedek kalırken, ruhsuz futbollarıyla sahada gezinen Cengiz Ünder ve Hakan Çalhanoğlu'nun ilk onbirde yer bulmaları acaba bizlere ne anlatıyor ve ben yorumu değerli okurlarıma bırakıyorum.
Kısa bir süre önce 13 hakemimiz TFF tarafından hakemlikten uzaklaştırıldı, ve hiçbiryerde tek bir ses yok, bu nasıl bir iş ve bu nasıl bir Federasyon anlamak mümkün değil, en kısa zamanda bu tarihi kararın gerekçesi en kücük detayına kadar futbol kamuoyuna açıklanmalıdır ve bu bir zorunluluktur. Ancak bu şekilde öğrenebiliriz siyasete bulaşmış Türk futbolunda nelerin döndüğünü.
Arda Turan ve Mesut Özil transferleri gündeme geldiğinde, bütün herkes eksiksiz bir şekilde ve abartarak her iki oyuncudan dünya starı olarak bahsediyor ve inanılmaz başlıklar atıyorlardı sayfalarına. Yazılarımı takip edenler hemen hatırlayacaklardır, sadece ben iddialı bir şekilde ve tek başıma, sebeplerini tek tek yazarak bu transferler gerçekleşirse nelerin olmayacağını söylüyor ve olacak şeyin adının ise sadece koca bir HATIR transferi olur diye görüş bildiriyordum. Cimbom'da yıllardır tek adam olarak yalnış işlere imza atan Fatih Hoca'nın kararı ile takıma dahil edilen Arda için fazla birşey yazmak içimden gelmiyor çünkü en son maçında saha içinde çekilen göbekli resmi sanırım herşeyi anlatmaya yetiyor.
Bir başka ''DÜNYA STARI ' daha var, arkasında siyasi gücü ve ilişkisi olan. Hani spor sayfalarında koro halinde yazılan ve söylenen ''GEL SENİNLE MESUT OLALIM'' şarkısı gibi. İmzalar atıldıktan ve çok saygı duyduğum ve hala çok inandığım Başkan Sayın Ali KOÇ'un ne yazıkki ciddi bir saçmalama ile '' EVİN ÇOCUĞU'' dediği bir futbolcu.
Tabiki herkes hemen anlamıştır bu oyuncunun Mesut Özil olduğunu, işte bu konuda da hiçmi hiç yanılmadım. Şimdi o günlere dönüyorum ve yazdıklarımı hatırlıyorum. Oyun düzeni ve kadro Mesut'a göre şekillenecek dendiğinde, ben Eyvah deyip, o günlerin formda oyuncusu Gustavo'nun ve takımın starı Pelkas'ın küstürülebileceğini, Şampiyonluk adayım Fenerbahçe'de işlerin karışacağını ve Mesut'un takıma hiçbir katkısının olmayacağını buna ilaveten takıma zarar vereceğini yazmıştım. Çünkü Mesut Fenerbahçe'ye gelmeden çoktan kafasında ve ruhunda futbolu bitirmişti. Fazla derine inmeye gerek yok, futbol sahada kora kor oynanan bir oyun, ve o sahada hatır ilişkisi ile başarı elde edilmiyor çünkü torpil zemine çıkana kadardır. Sonuçta Mesut, takımdan gönderildi ve son maçta onun yerine maça giren Pelkas oynadığı oyun ve attığı galibiyet golü ile maçın kahramanı oldu. Fenerbahce Mesut’u göndermekle hiçbirşey kaysetmedi ama Pelkas'ın geri dönüşüyle çok şey kazandı.
Çok şaşırdığım bir yazı okudum bugün. Mesut 2024 senesine kadar olan parayı kulüpten talep ediyormuş. İşte bu hiç olmadı, özel hayattaki ahlak ve kişilik herkesin kendi özelidir, ama sporcu ahlakı geneldir ve örnektir, işte bu ahlakı kaybetmeyen bir sporcunun yapacağı tek bir şey vardır, verdiği zarardan dolayı özür dilemek ve aldıklarınıda kulübüne iade etmektir. Böyle bir oyuncuyu kapının önüne koyma cesaretini gösteren, özüde sözüde sonuna kadar Fenerbahçe'li olan cesur yürek İsmail Hoca'yı herkesin canı gönülden alkışlaması gerekir, tabiki Hoca'nın bu kararına destek veren Başkan Koç ve yöneticileride. Hiç bir futbolcu yada kişi büyük Fenerbahçe camiasının üzerinde değildir ve olamaz.
Bu yazımda hangi konularda ''YANILMADIĞIMI'' özellikle dile getirdim, çünkü bir beklentim var, Türk futbolunun çöküşünde büyük pay sahibi olan ve yaldızlı başlıklarla, her eleme maçlarında ''BİZ BİTTİ DEMEDEN BİTMEZ'' diye insanlara şişirme haber sunan bazı çokbilmişlerin ''YANILDIK'' demelerini bekliyorum. Derlermi sizce..??
YORUMLAR