Bugün, geçen hafta “NE OLUYOR BİZE” başlıklı yazımı hatırlatarak başlamak istiyorum. Türk Futbolunda önde gelen isimlerin, kendilerine yakışmayan davranışlarından bahsetmiştim... Geçtiğimiz hafta oynanan GS - FB derbisinin bitiş düdüğünden sonra yeni bir skandal yaşandı. Sahada ve televizyon ekranlarında milyonlarca insanın izlediği bu kabul edilemez görüntüler Türk futbolu için açık ve net olarak kara bir leke oldu. Galatasaray ve Fenerbahçe gibi büyük kulüplerde oynayan futbolcuların yarattığı bu davranışlar affedilebilir cinsden değildi. Maçın ertesi günü bir çok kişinin yaptığı yorumlar yansımıştı gazetelere. Bu yorumların içinden bir tanesi özellikle çok dikkatimi çekti. Yapılan yorum aynen şöyleydi: “Hasan Şaş Galatasaraya yakışmıyor.” Hasan Şaş, Türk futbolunda isim yapmış, Milli formayı giymiş, Galatasarayla çok büyük başarılara imza atmış önemli bir isim, şu anda hemşehrisi olan Galatasarayın Teknik direktöre Fatih Terim’in yardımcılığını yapma şansını bulan Hasan Şaş. Bu üzücü ve seviyesiz sportmenlik dışı görüntülere üzülerek şahit olan biri olarak, ben şahsen yorum yapmadan sadece gazetede okuduğum yorumu bir kez daha tekrarlamak istiyorum. HASAN ŞAŞ GALATASARAYA YAKIŞMIYOR !
Bugün yazmak istediğim konuya gelirsek bence 3 büyüklerin teknik direktörleri kadar gündeme gelmeyen ama hepsinden çok daha fazla bahsedilmesi gereken değerli hoca Abdullah Avcıdan ve onun kaydadeğer başarısından bahsetmek istiyorum. Son senelerde Abdullah Avcının gösterdiği yüksek performans onun ilk başarısı değil, daha öncesinde İBB de yeteneklerini göstermişti. Dikkat çeken bu başarılı çalışmalarının sonunda Milli takımımızın başına geririlmişti. O zamanlar daha genç olan Abdullah Avcı için tabiki bu görevlendirme aslında çok erken ve çok büyük bir adımdı, sonuç olarak başarısızlıkla noktalandı.
Nasıl ki genç bir futbolcunun pişmesi gerekirken aynı durum hocalar içinde geçerlidir. Adım adım, basamak basamak, tecrübe edinerek ilerlemek gerekir diye düşünüyorum.
Bence o günlerde Milli takımın başına getirilmeden önce 3 büyüklerden birinde çalışıp, İBB de gösterdiği performansı tekrarlamış olabilseydi Milli takımı tam anlamıyla hak etmiş olurdu, ve inanıyorum böyle bir durumda Milli takımda çok daha başarılı olup uzun yıllar bu görevi sürdürebilirdi. Ama maalesef bizim sabırsız yapımız gereği böylesi yanlış bir adım atıldı o zaman. Abdullah hoca da o dönemler sanırım yaşı itibarı ile bu büyük ve erken atılan adımı kaldıramayarak oldukça değişti, İBB günlerinde saha kenarında olsun, röportajlarda olsun, herzaman aklı başında, alçak gönüllü ve sempatik tavırlarıyla bambaşka bir görüntü sergilemişti. Ancak Milli takımın başına geldikten sonra davranışlarında ani bir değişim oldu, giydiği poloların yakalarının kalkması ile göze batmaya başladı. Sonuç itibarı ile Milli takımdan gönderilerek yeniden eski kulübüne döndü ve tanıdığımız, sevdiğimiz Abdullah Avcı olabilmeyi yeniden başardı, tabiki bu çok takdir edilecek bir durumdur. Bunu başaramayan bir çok ismi burada sayabilirim.
Avcı tekrar hoca olarak Başakşehirin başına geçtiği andan itibaren bıraktığı yerden devam etti. Son senelerde elde ettiği başarıların kesinlikle takdir edilmesi ve alkışlanması gerekiyor. Taraftarı olmayan bir kulübü senelerdir Şampiyonluğa oynatabilmesi, hatta Avrupa liglerine katılmasını sağlaması ile adeta istikrarın nedemek olduğunu gösteren bir hoca ve adeta 3 büyüklerin de “Avcı” sı oldu. Her sezon ligin son haftasına kadar rakip takımlarla kafa kafaya mücadele veren, uzun haftalar lider olarak yarıştan hiç kopmayan güçlü bir takım yaratma başarısını gösterdi.
Bence şampiyonluk artık an meselesi ve bu takım böyle bir başarıyı kesinlikle hak ediyor. Abdullah Avcının unutulmaması gereken büyük bir avantajını hatırlatmak isterim, çalıştığı ortam diğer takımların hocalarına göre oldukça rahat, seyirci baskısından uzak, istediği herşeyi yapabildiği bir takımda olması onun yeteneklerinin ortaya çıkmasına oldukça yardım ediyor. Ben bu kulüpte oynamış biri olarak bunun tecrübesini yaşadım, yalnız teknik kadro değil, aynı rahatlığı futbolcularda hissediyor.
Abdullah hoca çok iyi bir analist, taktiksel anlayışı üst düzeyde ve futbolcularını, rakip kim olursa olsun, her maça psikolojik olarak çok iyi hazırlamayı biliyor. Ligimizde bu özelliklere sahip olan çok az teknik direktör var, ayrıca ben Abdullah Avcıyı bu konularda Şenol Güneş ve Fatih Terimdende çok daha başarılı buluyorum.
Şenol Güneş demişken, küçük bir parantez açmak isterim. Daha önceki yazılarımda da belirttiğim gibi, Şenol hocanın bence Beşiktaşa verebileceği artık hiç bir şey kalmadı. Çok başarılı ve saygı duyulacak bir antrenör olmasına rağmen Beşiktaştaki misyonunu çokdan doldurmuştur ve acilen ya kendiliğinden ayrılması yada kendisine teşekkür edilerek Yönetim tarafından gönderilmesi gerekiyor.
Başkan Fikret Orman hala duygusal davranmaktan kurtulamadı. Aslında şimdiye kadar Abdullah Avcı gibi Ülkemizde ön planda olan bir hocayı çoktan siyah beyazlı renklere bağlamasını başarmış olması gerekirdi. Seneler önce İBB den direk Milli takıma giderek başarısız olan Abdullah hocanın daha önce yapamadığını bu defa 3 büyüklerden birinde görev alarak hertürlü baskıya, eleştiriye karşı da tecrübe kazanarak kendisini büyük kulüplerde ispat etme zamanı bence geldi. Bugüne kadarki başarılarını 3 büyüklerden birinde de birkaç sezon devam ettririp kendini ispat edebilirse, futbol tabiriyle tam pişmiş olur ve Milli takımımıza uzun zamandır beklenen bir hoca kazandırılır.
Tabi madalyonun bir de diğer tarafı var. Bence burası oldukça muamma. Abdullah hoca çok iyi, çok başarılı, çok yetenekli, istikrara oldukça önem veren bir futbol adamı vs vs bunların hepsi tamam, AMA bakalım şimdiye kadar yapabildiklerini Başakşehirde olduğu gibi, kendini rahat hissedemediği, büyük bir taraftar kitlesi olan, eleştirilerin, baskının yüksek dozajda olduğu kulüplerde de devam ettirebilecekmi.
Bence sorunun cevabını hep birlikte inanıyorum önümüzdeki sezon göreceğiz, neredemi ? Ya Fenerbahçede yada Beşiktaşta.
Tolga Güneş
YORUMLAR