Sezon başlarken, herkes gibi benimde Şampiyonlukda en büyük favorim, uzak ara, dev gibi kadroya sahip olan Galatasaray’dı. Ligler başladıktan bir kaç hafta sonra bu düşüncem çok çabuk değişmişti. İlk sırada Trabzonspor, ikinci sırada ise Başakşehir, favoriler listeme girmişti, ayrıca Sivasspor ve Alanyaspora dikkat diye yazmıştım. Çok daha öncesinde’de üç büyüklerin çöküşüne işaret etmiştim.
Şampiyon belli oldu, son senelerin en istikrarlı takımı ipi göğüsledi. Başta Okan Buruk, sonrada futbolcu Kardeşlerimi yürekten kutluyorum.
Bir haftadır gazetelerde, oldukça ilginç şeyler okuyorum ve bazı dostlarımın bana güldüğü gibi, sizlerinde şaşıracağı bir konuyu burada yazmak istiyorum. Hiç bir şeyin, Başakşehir Hocası ve Futbolcularının tarihi başarısına gölge düşürmemesi gerektiğine inanıyorum. Başakşehir Başkanını ben önceleri Belediye Başkanı olarak biliyordum, sonra gerçeği öğrendim ve Başkan Yardımcısı olması beni yinede şaşırttı, ve ben bu hafta içinde, Başkan’ın, Sayın Cumhurbaşkanı’nın akrabası olduğunu öğrendim. İtiraf ediyorum, Fenerbahçe’de büyük başarılar elde etmiş Başkan Aziz Yıldırım’ın iş adamı olduğunu, ama ne iş yaptığını hala bilmiyorum, Beşiktaş Başkanı’nın Firma sahibi olup, hangi işi yaptığını hiç bilmiyorum. İnanın böyle şeyler benim umrumda olmadı, Almanya’da taraftarlar Kulüp Başkanları’nın adını bile bilmezler. Çünkü herkesin ilgilendiği tek şey Tertemiz Futbol’dur. Çıkar ilişkilerinin, torpilin ve adam kayırmanın olmadığı temizlikte bir Futbol dünyasıdır.
Bir başka şey daha öğrendim bu hafta içinde, TFF Başkanı sayın Özdemir’i yıllardır TV’lerden ve Gazetelerden, Sayın Aziz Yıldırım’ın yardımcısı olarak tanırım, Kulübe emek vermiş, para vermiş bir Fenerbahçeli’dir gözümde. Ama TFF Başkanı meğerse uzun yıllardır, Hükümetle iç içe çalışan, yani Siyasetle çok sıkı ilişkileri olan ünlü bir Mütteahhit’miş. Bu öğrendiklerimi yakın dostlarıma teyit ettirdim ve dondum kaldım. Siyasetin yıllar önce Belediyelerin ele geçirmesiyle başlayan ilişkilerin, hangi noktaya gelmiş olduğunu gördüm ve bu beni çok yaraladı.
Geçen yazımdaki görüşümü tekrar etmek istiyorum, insanlar artık kararlarını vermelidirler. Siyasette kalıp Ülkeye hizmet ederlerse onları alkışlar saygı duyarız, Futbolu tercih edip Ülke Futboluna hizmete devam derlerse, yine alkışlarız ve omuzlarımızda taşırız, çünkü bir koltukta iki karpuz taşınmaz, kendi çıkarları ve egoları için hiç kimse, Türk Futbolu’nun kalkınmasına engel olmamalıdır. Sahalarda, çimlere basmış, tekme yemiş, kaşı patlamış, soyunma odasındaki ter kokusunu koklamış, Futbol İşçileriyle Ülke Futbolu şahlanabilir. Eskilerin tabiriyle, Karpuzu Futbol topu sanan kişilerle başarı elde edilemez.
60 senelik profesyonel futbol tarihimizde bir ilk yaşandı ve üç büyükler “ENKAZ” a döndü, bu tarihi başarısızlık, enine boyuna tartışılmalıdır, bazı cılız eleştiriler oluyor ama yinede yazanlar çizenler pek bu topa girmek istemiyormuş gibi bir görüntü çiziyorlar. Üç büyükler, Türk futbolunun 60 yıldır “KOÇ BAŞI” dır, “LOKOMOTİF” idir, ama bu sezon, sayısız yanlışlardan sonra, önce Lokomotif sonra’da
“TREN RAYDAN ÇIKMIŞTIR”.
Sorumlular, sanki bu yaşananlar çok normalmiş gibi davranıyorlar ve susmyı tercih ediyorlar. Bir köşe yazarı, hafta içinde, Galatasaray’ın başarısızlığını çok güzel yazmış, ama yazının sonuna gelince, maalesef o da isim vermeden bu başarısızlığın sorumluluğunu “BİRİLERİ” üstlenmeli diyerek bitirmiş yazısını. Kendisini tanısam hemen sorardım, bu BİRİLERİ kimdir diye.
Neden Ülkemizde eleştiriler üstü kapalı yapılır anlamış değilim, eleştiri asla saygısızlık, küçümsemek yada hakaret değildir, futbolda var olan çok önemli bir uyarıdır, Fatih Terim, Galatasaray ile anlaştığı gün, tüm yetkiler ve Florya tesislerinin anahtarı kendisine verilmişti, her şeyin tek sorumlusu olmuştu, geçen sezon şampiyonluktan sonra tribünler yine kendisini “İMPARATOR” diye aynı yıllar öncesi olduğu gibi alkışlamıştı. Hep yazdığım gibi Futbolda dün yoktur ve biz “BUGÜN” ü konuşuyoruz.
Galatasaray bu sezon tarihindeki en büyük başarısızlığı yaşamıştır ve tek sorumlu sadece Fatih Terim’dir, bunu saklamak yada geçiştirmek kimseye bir şey kazandırmaz.
“GÜNEŞ BALÇIKLA SIVANMAZ”
Fatih Terim ısrarla Arda Turan’ı kadroda görmek istiyormuş, sporun her dalında, yuvadan yetişmiş sporculara Vefa göstermek bir erdemdir, ama bu her sporcuya göre değişir, Vefa’yı yüzde yüz haketmek gerekir. Benim anlayışıma göre hangi tarz sporcular böyle bir güzelliğe layik olabilirler ?! Madem Cimbom’dan bahsediyoruz ozaman aynı yerden devam edeyim, Bülent Korkmaz, Suat Kaya, Okan Buruk, Ergün Penbe, Hakan Ünsal ve 40 yaşına kadar, başarıyla çatır çatır top oynayan, dünyanın en zor liglerinden biri olan İngiltere Premiere League’de saygı duyulan, son maçında takımın Kaptanı olarak tribünlerdeki binlerce insanı ayağa kaldırabilen bir Futbolcu olursanız “VEFA”’yı hakedersiniz. Tabiki herkes anladı kimden bahsettiğimi, bu sporcu büyük Kaptan Tugay Kerimoğlu’dur.
Çok genç yaşta bir ailenin değil, belki kalabalık bir sülalenin bile kazanamayacağı parayı kazanan insanlardan biri olmak, sonra şımarmak, magazin sayfalarından düşmemek, hiç bir zaman 90 dakikalık olamamak, gittiği hiç bir takımda istikrarı yakalayamamak, Dünya Starları gibi, Lig, Avrupa, Kupa ve Milli maçlarda bir sezonda 50 maçın üstüne çıkmayı hiç başaramamış olmak, belinde tabanca taşımak, sonrasında eğlence yeri ve hastane basmak, insan darp etmek, seyirciyle ve hakemlerle dalaşmak, rakip oyuncunun gırtlağını sıkmak ve artık futboldan çoktan beridir kopmuş olmak, en sondada yetiştiği kulüpten “VEFA” beklemek hiç bir futbolcunun hakkı değildir, ayrıca böyle bir futbolcuyu kadrosuna katma ısrarında ve isteğinde bulunmakta, hiç bir teknik adamın hakkı değildir ve olamaz. Tabiki yine okuyanlar hemen anlamıştır, bahsettiğim “Sporcu” Cimbom’un alt yapısından yetişen Arda Turan. Yıllar içinde, yaptıklarını ve yapamadıklarını TV kanallarında izleyen ve gazetelerde üzülerek okuyan biri olarak, hatırlatmayı uygun gördüm.
Yine Cimbom’un alt yapısından yetişmiş bir başka futbolcuyu hatırlayalım. “BUGÜN” 39 yaşında Fenerbahçe Formasını terleten, maçtan sonra ağlayan, gol atan, gol attıran ve kazandığı parayı, döktüğü alın teriyle, anasının ak sütü gibi hak eden Emre Belözoğlu. Şimdi tam bu noktada, Galatasaray gibi bir Dünya Kulübünde yetişmiş iki futbolcunun mukayesesini tüm futbol severlerin ve okuyucularımın takdirine bırakıyorum.
Ayrıca ilave etmek istediğim çok önemli bir husus daha var. Bu futbolcuları, tüm Futbol Kamuoyu gibi bende basındaki haberlerden takip ediyorum, çok iyi arkadaş, eş, baba ve çokda iyi evlatlar, bu yönleri açık bir şekilde belli oluyor, ben hem özel yaşantımda, hemde futbol’da hiç bir zaman elmalarla armutları birbirine karıştırmadım, özel yaşantı başkadır ve hiç kimseyi ilgilendirmez, ama Dünyanın önünde bir iş yapıyorsanız, alkışlara alıştığınız gibi eleştirilerede alışmak zorundasınızdır.
Emre için geçen yazımda yazdıklarımın mürekkebi kurumadan, yine antrenmanda, Emre’nin takım arkadaşı Dirar ile, hemen sonrasında Beşiktaş maçında, kaleci Antrenörü Murat Hoca ile sert kapışmalarına tanık olduk. Sergen Hocanın araya girmesi ile belkide daha tatsız bir olay yaşanması engellenmiş oldu. Ben yine elma ve armut’ları birbirine karıştırmadan yeni bir hatırlatma yapıyorum, Dünyada çok az futbolcunun başarabileceği noktaya gelmiş ve her zaman alkışı haketmiş olan futbolcu Emre, futbol sonrası Fenerbahçe takımının yönetiminde yer almamalıdır, bir kaç sene dinlenip yılların yorgunluğunu ailesi ve çocuklarıyla, üzerinden atıp sakinleşmelidir, daha sonrada tekrar futbola dönüp bir baba olarak, güzel duygularla önce alt yapıda hizmet vermelidir, böyle örneklere futbolda gelişmiş Ülkelerde çok sık tanık olabiliyoruz.
Benim en büyük favorim Trabzonspor, şampiyonluğu kendi eliyle hediye etti, canları sağ olsun, Dünyanın her liginde birinci yada ikinci sırada sezonu bitirmek büyük başarı olarak kabul edilir. Kupada’da finale kalmak, yada o kupayı kazanmak artı başarıdır, eğer bu kadro bozulmazsa ve iki üç takviye yapılırsa, yeni sezonda fırtına’yı durdurmak mümkün olmaz, şimdiden gelecek sezonda benim ilk sıradaki favorim yine Trabzonspordur.
Artık kimse şampiyonluk niye kaçtı diye üzülmesin. Elazığspor Formasını giyerken, Trabzonspor maçında Hüseyin Çimşir’e karşı oynamış ve onun saha içindeki beyefendiliğine ve de çok iyi futbolculuğuna tanık olmuştum. Hüseyin Hoca, çıktı özür diledi ve hiç kimsenin yapamadığını yaptı, hemde aslanlar gibi sorumluluğu üstlendi, “Ben bu işi beceremedim” dedi, bu cesur açıklama bence “İMPARATOR” lara yakışacak bir açıklamaydı. Hüseyin Hoca gibi insanlar sonunda mutlaka başarılı olurlar, içindeki acı ona hırs katacak ve “BİRGÜN” mutlaka yuvasına, daha çok tecrübe kazanmış olarak dönüp o kupayı taraftarına hediye edecektir. Her insan hayatta ikinci bir şansı hak eder.
Futbolda geldiğimiz durum pek iç açıcı değildir, gelecek yılları planlayıp, tüm gücümüzü “AKILCI” bir şekilde, güçlü alt yapıya yatırım yaparak, çalışmalarımızı bu doğrultuda el birliğiyle yapmalıyız. Yazımı, spora ve sporcuya büyük değer veren, Mustafa Kemal ATATÜRK’ün bir sözü ile son veriyorum.
“Spor Yalnız Beden Kabiliyetinin Bir Üstünlüğü Sayılmaz”
Tolga Güneş
YORUMLAR