Bugünkü yazıma beni çok mutlu eden Sayın Fatih Terim`in bir kararı ile başlayıp, yine kendisinin Real Madrid maçının hemen bitiminden sonraki açıklaması ile bitireceğim.
Futbol dünyası geçtiğimiz hafta bir “DEVRİM'' den bahsetti. Fatih Hoca bundan sonra maçlara 3-5-2 sistemi ile başlıyacağını açıklamış. Bu karara sadece sevinilir ve alkış tutulur, bu sistem uzun yıllar Dünya Futboluna güzellikler ve heyecan getirmişti, Cimbom Hagi'li muhteşem kadrosuyla pres futbolu oynayarak bu sistem ile Avrupanın dev takımlarını dize getirmişti, sonra nasıl olduysa herşey değişti ve saçma sapan bir sistem ortaya çıktı ve Futbolun tüm güzellikleri kaybolup gitti. Günümüz Futbolunda geçerli olan, top bizde kalsın, sürekli ayağa pas ve bol bol kaleciye geri pas. Eskiden maç sonunda hangi futbolcu kaç Km koşmuş diye istatistik tutulurdu ve bu çok önemli bir Faktördü.
Aklıma şu anda misal olarak Stefan Effenberg, Andreas Möller ve Thomas Hässler geliyor, bu Futbolcular bir maçta ortalama 14-15 Km koşarlardı. Şimdiki istatistiklerde hangi takım daha çok topla oynamış ona bakılıyor, tabi bu arada yüzde kaç top kalecilerin ayağına değmiş pek önemsenmiyor, dar alana sıkışan bir Futbol anlayışı olduğu içinde Futbolcuların kaç Km koştuğu yada hiç koşmadığı düşüncesi anlamını yitiriyor. Ayrıca unuttuğumuz bir gerçek var, o da futboldaki tek geçerli olan istatistik SKOR’dur.
Takımların eskiden olduğu gibi 3-5-2 ye dönmelerinin uzun yıllardır en önde giden savunucularından biriyim, ancak bu şekilde hücum futbolunu, tam saha presi, kanat futbolunu,uzun pasları ve sağlı sollu ortaları izleyip maçlardan keyif alabiliriz.
Geçen sezon ligler bitmeden, kim Şampiyon olursa olsun, hangi takımlarımız Avrupa kupalarına katılırsa katılsın sonuç şimdiden belli, iddia ediyorum ilk turlar bittikten sonra Avrupada bizi hüsran bekliyor diye yazmıştım. Tek tükde olsa bazı dostlarımdan eleştiride gelmişti bana, ben şimdi ayrı düşüncemi yineliyorum, seneye kim Avrupa kupalarına katılırsa katılsın aynı bu seneki sonuçlarla karşılaşacağız, nedenini yaklaşık iki senedir bu köşemde ısrarla anlatıyorum. Futbolumuz tam anlamıyla yabancı işgali altındadır, giydiği formanın rengini ruhunu içinde hissetmeyen, Başkanı, Yöneticisi, Hocası ve Arkadaşlarıyla anlaşamayan sadece "HELLO“ diye selam veren, sonrada gözlerimi kaparım vazifemi yaparım, paramıda Bavulla alırım diyen vede hiç bir işe yaramayan Futbolcu topluluğunun ülke Futboluna zarar verdiğine inanan biriyim.
Ligde en çok golü yabancıların atması yada gol kralı olmasının hiç önemi yok, bukadar yabancıyı kadronuzda tutmanızın tek amacı ligde başarılı olmak Avrupa kupalarına katılmak, gruplardan çıkmak ve çok başarılı olup para kazanmak. Eğer bu gerçekleşmiyorsa oynanan toplam 16 karşılaşmanın sonunda sadece 2 galibiyet alınıyorsa ve Galatasaray, 1 puanla, Beşiktaş tek gol atamadan, aynı Trabzonspor gibi gruplarda sonuncu oluyorsa, bu Futbolumuzun iflası demektir ve adıda Türk futbolu değildir. Gömleğin düğmesi baştan yanlış iliklenmiştir ve öylede devam etmektedir.
Avrupa standartlarının çok üstünde altyapı planlanmalı, Galatasaray gibi gurur duyduğumuz dünya kulübü tekrar Milli Takımımıza 5-6 futbolcu verecek duruma gelmeli, önceki başarılarımızı bize yaşatan, Milli marşın ne demek olduğunu içinde hisseden, taraftarın şarkılarının ve tezahüratların ne anlama geldiğini algılayan, kendi yetiştirdiğimiz futbolcularımızın sayesinde ancak başarıyı yakalarız inancımdan hiç şaşmayacağım.
Niye 14 yabancıya karşısın diyen bazı cılız seslere yazımın sonunda Fatih Terim'in maç sonrası hiçbir komplekse kapılmadan yaptığı açıklama ile cevap veriyorum. ''Sadece üzülmedik, UTANDIK''...
YORUMLAR